"Arkası Daş,
Önü Yaş,
İşte sana Kaş…"
***
Böyle buyurdu Zerdüşt… Ben demedim. Kaş'ı tarif ederken böyle söylüyorlar. Gerçekten de tepelere serpiştirilmiş, dik bayırlar arasındaki evlerin arkası kayalık. Önünde ise masmavi bir deniz uzanıyor. Her yerde olduğu gibi burada da evler ağaçların yerlerini almış.
Bir kitap çalışmasının izlerini takip ederken yolumuz bu sefer Antalya-Kaş'a düştü. Yıllardır buluşamadığımı Ata ağabeyin balkonundan önünde manzaramızı kapatmış binaya rağmen Meis'i seyrediyoruz. Denizin dalgaları yüzümüzü ıslatan köpüklerini savururken, rüzgâr o ıslaklığı yok etme, güneş ise kollarımızda kalan tuzu kurutup derimizi beyazlatma derdinde…
Oldum olası Türk insanını tanımak, vatanını sevmek ve kıymetini anlayabilmek için çocuk ve gençleri doğudan batıya, kuzeyden güneye gezdirmemiz gerektiğini savunmuş, ulusal birliğimizi güçlendirmek için bölgesel izci kamplarında çeşitli şehirlerdeki çocuk ve gençleri buluşturmayı savunmuşumdur.
Günümüz Türkiye'sinde pek çok güzel şey gibi bu tür birliktelikler de kaybolup anı oldu. Bir zamanlar komşu ülkelerin çocuklarını bir araya getirip onları dost etmeye çalışırken şimdi ayni mahalledekileri bile arkadaş edemiyoruz.
Yüzme mesafesindeki Meis adasına bile pasaportla gidebildiğimizi öğrendiğim günden beri hep kahrolmuşumdur.
Kendi kıyılarımızdaki adalara sahip çıkamamış olmak, bunları başka bir ülkenin hükümranlığına bırakmak, balkonlarından birbirine el sallayan insanların hüznünü fark etmiş olmak doğrusu son derece üzücü.
Belki bir gün dünyaya özlediğimiz barış gelirse sınırlar kalkar, seyahat yasakları biter, torunlarımız bu bize yakın ama uzak bırakılmış adalara küçük yelkenli veya kürekli tekneler ile gider, komşularını ziyaret ederler.
Bu yaşta son dileklerimiz ve özlemlerimiz bunlar…
***
En büyük derdimiz anlatamamak… Karşımızdakilerin derdi ise anlamamak.
Politik hırslar, şahsi çıkarlarını düşünenler tarafından, geleceğimizi oluşturacak kararları almak hep engellenmiş.
İlk kez bu seyahatlerde toplumun nasıl kutuplaştığını, cahilin ve cehaletin egemenliğini, çevrelerine yaptıkları kötülükleri daha net görebiliyorum. Sırf oy ve rant uğruna kıyıların yağmalanmasına, dürüst esnaf kitlelerinin yok olmasına, pahalılığın ulaştığı boyutlara, kimi turistik yerdeki kıyı kafeteryalar da bir zamanlar ikramımız olan bir fincan kahvenin bile nasıl elli lira olduğuna şahit oluyorum.
Anlaşılan o ki, biz ülkemizin en güzel zamanlarını geride bırakmışız. Bundan sonra her şeyin daha güzel ve daha ucuz olacağına inanmak sadece bir ham hayal.
Ancak üzüldüğüm bir konu var ki, o da ülkesini beğenmeyen, içinde bulunduğu şartları değiştirmek için hareket edemeyen, kendini bir köşeye sıkışmış gibi hisseden, geleceğini yurt dışında arayan gençlerimiz.
Oysa sevgili Atatürk'ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşabilmek için onların zekasına, sabrına, becerisine ve yol göstericiliğine ihtiyacımız var. Kaybettiğimiz, yurt dışına giden her genç sönen bir lamba gibi bizi karanlığın dehlizlerine hapsediyor.
Boşuna "cahil, cesur olur" dememişler.
Bugün en büyük düşmanımız her geçen gün büyüyen "cehaletimiz", onunla mücadeleden kaçan yeni nesillerimiz…
Gençleri uyarmak, onları geleceğe hazırlamak ise tek görevimiz…
Bir başka resme bakmak
16
7
20.05.2023
"Arkası Daş,
Önü Yaş,
İşte sana Kaş…"
***
Böyle buyurdu Zerdüşt… Ben demedim. Kaş'ı tarif ederken böyle söylüyorlar. Gerçekten de tepelere serpiştirilmiş, dik bayırlar arasındaki evlerin arkası kayalık. Önünde ise masmavi bir deniz uzanıyor. Her yerde olduğu gibi burada da evler ağaçların yerlerini almış.
Bir kitap çalışmasının izlerini takip ederken yolumuz bu sefer Antalya-Kaş'a düştü. Yıllardır buluşamadığımı Ata ağabeyin balkonundan önünde manzaramızı kapatmış binaya rağmen Meis'i seyrediyoruz. Denizin dalgaları yüzümüzü ıslatan köpüklerini savururken, rüzgâr o ıslaklığı yok etme, güneş ise kollarımızda kalan tuzu kurutup derimizi beyazlatma derdinde…
Oldum olası Türk insanını tanımak, vatanını sevmek ve kıymetini anlayabilmek için çocuk ve gençleri doğudan batıya, kuzeyden güneye gezdirmemiz gerektiğini savunmuş, ulusal birliğimizi güçlendirmek için bölgesel izci kamplarında çeşitli şehirlerdeki çocuk ve gençleri buluşturmayı savunmuşumdur.
Günümüz Türkiye'sinde pek çok güzel şey gibi bu tür birliktelikler de kaybolup anı oldu. Bir zamanlar........
© Yeni Mesaj
visit website