Amerikan rüyasında sona doğru |
Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 24-08-2001 tarihli yazısıdır
Günümüz dünyasında en fazla konuşulan, tartışılan ve eksikliği en fazla hissedilen kavramların başında; barış, kardeşlik ve adalet gelmektedir. Bilhassa farklı etnik, dinî ve kültürel mozaiğe sahip bölgelerde -Balkanlar gibi- bu kavramlar çok daha fazla önem kazanıyor.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda dünyanın dengelerine yön veren güçlerin bu temel kavramları esas alarak çifte standarda sapmadan hareket etmeleri şarttır.
Ülkeler arası dengelere büyük ölçüde ABD'nin yön verdiği dünyamızda, bu vazife yine ABD'den beklenmektedir.
Ancak ne derece yerine getirilmektedir?
Birleşik Devletlerin Bosna, Kosova, Çeçenistan ve Ortadoğu'da izlediği siyasetin tahlilinden önce, bu ülkenin kendi sistemini, değer yargılarını, sosyal yapısını incelemekte fayda vardır. Farklı etnik kökene sahip insanları "Amerikalılık" potasında eriten, "demokrasi" ve "ferdi hak ve hürriyetler" gibi iki temel esas üzerine kanunlarını bina eden Birleşik Devletler bu konuda ne kadar başarılı olmuştur?
Farklı kökenlere sahip göçmenler, zenciler gerçekten iddia edildiği şekilde "Amerikalılık" şuuru içinde eşit muamele görüyorlar mı? Bunun cevabını ülke genelinde yaşanan olaylar vermektedir. ABD'de aynı suçu işleyen bir beyaz ve bir zenciye mahkemelerin verdiği mahkumiyet kararları farklılık göstermektedir. Siyah Avukatlar Ulusal Konferansı'nın eski Ulusal Direktörü
L. Hinds'in bu ayrımı ifade eden sözleri şu şekilde, "Suçlanan kişi kara derili olunca adaletin........