Sınırın gerçeği: Kilis’ten Türkiye’ye

13 Aralık'ta İstanbul'da icra edilen 3. Ulusal Kilis Sempozyumu, bir şehirle, bir tarih bilinciyle ve bir sorumluluk duygusuyla yüzleşme zemini oluşturdu. Açılış ve çerçeve konuşmasını yapmak, ardından kapanış bildirgesini okumak, şahsım adına yalnızca bir görev değil; Kilis adına taşınması gereken tarihsel ve ahlaki bir sorumluluktu.

Çünkü Kilis, sıradan bir şehir değildir. Kilis, sınırda yaşamanın bedelini de onurunu da bilen bir şehir tecrübesidir. Bugün sınır kavramı çoğu zaman haritalar üzerinden, güvenlik raporlarıyla ya da diplomatik metinlerle ele alınıyor. Oysa sınır; güvenliğin, göçün, kültürün, ticaretin ve kimliğin aynı anda sınandığı bir eşiktir. Kilis, bu eşiğin tam üzerinde duran şehirlerden biridir. Bu nedenle sempozyumun mottosu bilinçli şekilde belirlenmiştir:

"Sınırın Gerçeği – Direnç, Kimlik ve Denge Arayışı." Bu motto, Kilis'in yaşadığı tarihsel tecrübenin bugüne yansıyan özlü bir ifadesidir.

Sempozyumun birinci oturumu, Doç. Dr. Haydar Kepekçi'nin başkanlığında, iklim, kültür ve arkeoloji başlığıyla gerçekleştirildi. Oturum sorumluluğunu Av. Fatıma Balcı üstlendi. Prof. Dr. Hüseyin Toros, iklim krizinin hayat üzerindeki etkilerini bilimsel verilerle ortaya koyarken; Dr. Ali Can Gözcü, Afrin Çayı örneği üzerinden Kilis Belediyesi'nin iklimle mücadele çabalarını aktardı. Doç. Dr. Ömer Faruk İncili, Kilis kentinin mekânsal gelişimini sınır dinamiği bağlamında değerlendirdi. Prof. Dr. Atilla Engin ise Oylum Höyük kazıları üzerinden bu coğrafyanın binlerce yıllık tarihsel sürekliliğini hatırlattı.

İkinci........

© Yeni Mesaj