menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yola 'talip' olmak

12 6
yesterday

Alevi-Bektaşi yolu, tarih boyunca yalnızca bir inanç sistemi değil, insanı olgunlaştırmayı amaçlayan ahlaki ve irfani bir yaşam öğretisi olarak var olmuştur.

Bu yol, baskılarla, inkarlarla ve dışlanmalarla karşılaşmasına rağmen, taliplerinin belleği ve bilinci sayesinde bugüne taşınmıştır.

Ancak günümüzde Aleviliğin karşı karşıya olduğu temel sorun, görünmez olmak değil, kendi gençleri tarafından yeterince öğrenilmemesi ve özümsenmemesidir.

Bu durum, suçlayıcı bir dille değil, yolun geleceği adına duyulan gönülden bir kaygıyla ele alınmalıdır.

Alevi-Bektaşi yolunun kökleri, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in ardından yaşanan siyasal ve toplumsal ayrışmalara, Ehl-i Beyt etrafında şekillenen adalet mücadelesine dayanır.

Hz. Ali'nin temsil ettiği ahlaki duruş, Kerbela'da Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt mensuplarının maruz kaldığı zulüm, bu yolun vicdan merkezli karakterini belirlemiştir.

Alevilik, iktidarın yanında yer alan bir mezhep yorumu geliştirmek yerine, mazlumdan yana durmayı temel ilke edinmiştir.

Anadolu'da Türklerin inanç dünyası ve tasavvufi birikimiyle birleşen bu anlayış, cem merkezli, rızaya dayalı ve insanı temel alan bir yaşam yoluna dönüşmüştür.

Bu yolun düşünsel omurgasını en açık biçimde ortaya koyan isimlerden biri Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli'dir. Onun 'Dört Kapı Kırk Makam' öğretisi, Alevi-Bektaşi yolunun yalnızca ritüellerden ibaret olmadığını, insanı adım adım olgunlaştırmayı hedefleyen bir eğitim süreci olduğunu göstermektedir.

Bektaşilikte, 'Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat' kapıları ile anlatılmak istenen, bireyin hamlıktan kurtulup, nefsini terbiye ederek, kamil insan mertebesine ulaşmasını amaçlar.

Bu öğretide Alevilik, doğuştan sahip olunan bir kimlik değil, emekle, öğrenmeyle ve ahlakla inşa edilen bir yolculuktur.

Bugün yaşanan birçok kopuşun temelinde, bu........

© Yeni Mesaj