Asayiş haberlerini izlemek dahi istemiyoruz. inanın olanları izlerken bunu bir insan yapmış olamaz, diyorsunuz ancak yapıyor, yapılıyor ne yazık ki. Ademoğlu arabasının içinde Down sendromlu çocuğunun gözleri önünde eşini defalarca bıçaklıyor. Cinayeti tam olarak gerçekleştirdikten sonra da aynı araba ile emniyete gidiyor, ceset ile birlikte teslim oluyor. Şunu da ifade edelim. Yargı sürecinde bu arkadaşa iyi hal indirimi verilirse şaşırmayalım.
Bu tür cinayetlere, baskılara, gasplara, mal ve can tahsilatlarına onlarcasını ekleyebiliriz. Ne oluyoruz yahu? Ondan sonra da yurt dışından gelip iznini ülkesinde geçirmek isteyen gurbetçi, “Yolda yürürken korkuyorum.” diyor. Haklılık ve haksızlığını varın siz düşünün.
Bu hallere nasıl düştük, nerelerden geldik. Evimizdeki ve cebimizdeki ekranların bunda payı var mı? Millet olarak da milli duygularımızı şaha kaldıracak bir iki cümle duyalım milliyetçilik duygularımız tavan yapar. Sonra ne mi yaparız? Elimize Zülfikar kılıcını alarak dizi film seyrederiz. Zülfikar bulamayanlar pala veya evde bulduklarıyla seyreder.
İnsanlar tarihlerine sahip çıkacaklar. Zira geçmişini bilmeyen milletler, geleceklerini şekillendirmezler. Tamam, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini içeren bir iki dizi olsun. O dizilerde de senaryolar tarihimize uygun olsun. Zira memleket insanı okumayı sevmediğinden tarihini de okumuyor. Yalan yanlış seyredilenler, belleklerine tarih olarak kazınıyor. Tarihte ölmeyip yaşayan ancak dizideki oyuncunun başka bir kârlı diziye kaymasının gereği o karakteri........