“Sevgili Tufan, kayıplar konusunda üstüne düşeni yap!” |
Andreas PARASKOS/FİLELEFTHEROS
(Uzun yıllar boyunca “Kayıplar” konusunu araştırmış değerli arkadaşımız Kıbrıslırum gazeteci Andreas Paraskos, “Sevgili Tufan, kayıplar konusunda üstüne düşeni yap” dediği makalesinde, iki toplumun ortak insani sorunu olan “kayıplar”ı ele alıyor… PENNA tarafından Türkçeleştirlen yazıyı iktibas ediyoruz. S.U.)
Sevgili Tufan,
1988 yılından beri bu adada gazeteci olarak çalışıyorum. Kıbrıs sorunu hakkında, özellikle de kayıp şahıslarla ilgili insani meselelere odaklanan binlerce haber yazdım. 11 Aralık 2025 Perşembe günü Lefkoşa’nın eski havaalanında Nikos Hristodulidis ile yaptığınız ve BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi Angela Holguin Cuellar’ın BM İyi Niyet Misyonu’nda ev sahipliği yaptığı toplantının ardından yapılan BM açıklamasında, diğer hususların yanısıra şunlar belirtilmiştir: “Toplantı öncesinde liderler, Kıbrıs’taki Kayıp Şahıslar Komitesi’nin (KŞK) antropoloji laboratuvarını ziyaret ettiler. KŞK üyeleri, antropoloji laboratuvarı kadrosu, tüm ilgili personel ve bağışçılar da dahil olmak üzere KŞK’nin yürüttüğü etkili insani yardım çalışmalarına büyük takdirlerini ifade ettiler. Hristodulidis ve Erhürman, KŞK’nin çalışmalarının siyasi müdahalelerden uzak tutulmasının hayati önemini vurgulayarak, herkesi bu insani yardım sürecini siyasileştirmekten kaçınmaya çağırdı. Ayrıca, olası gömü yerleri hakkında bilgisi olan herkesi bu bilgileri KŞK ile paylaşmaya çağırdılar ve gizlilik ilkesinin sıkı bir şekilde korunacağına dair güvence verdiler.”
Bu, antropoloji laboratuvarı Lefkoşa havaalanında kurulduğundan bu yana birbiri ardına gelen liderler tarafından izlenen bir uygulamadır—Mehmet Ali Talat ile birlikte çalıştığınız dönemden çok iyi bildiğiniz gibi. Dün, siz ve Hristodulidis, “KŞK’nin çalışmalarının siyasi müdahalelerden uzak tutulmasının hayati önemini vurgulayarak, herkesi bu insani süreci siyasileştirmekten kaçınmaya” çağırdınız. Kıbrıs meselesiyle uzun süredir ilgilendiğiniz için, “KŞK’nin çalışmalarının siyasi müdahalelerden uzak tutulması” ve “bu insani sürecin siyasileştirilmesinden kaçınılması” konusundaki tüm bu konuşmaların son derece önemli olduğunu biliyorsunuz, ancak sonuçlar tamamen farklı bir hikaye anlatıyor. Kanıtı mı? 62 yıl sonra, resmi kayıp şahıslar listesindeki 1,510 Kıbrıslırum’dan 748’inin ve 492 Kıbrıslıtürk’ten 196’sının akibetini hâlâ belirlemeye çalışıyoruz.
İşte bu nedenle, ‘savaş sonrası’ liderler olarak, “Kıbrıs’ta Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürkler’in yararına somut sonuçlar elde etmek ve daha geniş bir bağlamda bir sonraki gayri resmi toplantının başarısını sağlamak” için çalışmaya devam edeceğinizi beyan eden siz ikiniz, gömü yerleri hala tespit edilemeyen 944 kayıp şahsın ailelerinin nabzını tutarak onları anlamalısınız. Çünkü sevdiklerinin (en azından hayatta olanların) yaşadığı korku, “yeni geçiş noktaları oluşturma, hellim/halloumi ve Mia Milia arıtma tesisinden boru hattı çekilmesi”nden kaynaklı sorunların çok ötesindedir; hatta Kıbrıs sorununun çözülmesinden bile daha büyüktür. Burada hafıza canlıdır ve şairin dediği gibi, “Dokunduğun her yer acıyor”. Hafızanın acısı, herhangi bir açık yaradan daha derindir. İspat için, babası 1974 yılında Larnaka Amerikan Akademisi’nde sınıf arkadaşım olan yakın meslektaşınız Mustafa’ya sorabilirsiniz. 20 Temmuz ertesinde, Larnaka’daki iki mahalle işgal edildikten sonra, Kıbrıslıtürk tutuklular, o zamanlar Kıbrıslıtürk spor salonu olan (bugünkü Droşa Spor Salonu) alana, sadece iç çamaşırlarıyla ve yürüyerek, aşağılayıcı bir şekilde götürüldüler. Sınıf arkadaşlarım, 1963-67 yıllarında yaklaşık 300 Kıbrıslıtürk’ün kaybolduğu olayların travmatik anılarını taşıyan 14-16 yaşlarındaki erkek çocuklardı. Orada, o Türk spor salonunda, o Temmuz gecelerinde, EOKA B’ çetecileri tarafından ‘sahte infazlara’ maruz bırakıldılar. Ahmet’ten bunu anlatmasını isteyin. 2003 yılında, geçiş noktaları açılmadan hemen önce, daha sonra Akademi’de profesör olacak sınıf arkadaşımız Nikos Anastasiu’nun Pile’de düzenlediği bir toplantıda bize anlatmıştı. Orada, okulun öğrencileriyle birlikte, Kıbrıslıtürk sınıf arkadaşlarımızın 1974’ten itibaren yaşadıklarını dinledik. Bu, özellikle darbenin faşizmini Larnaka’da yaşanan kayıplarla deneyimlemiş olanlarımız için sarsıcı bir deneyimdi. Aygen, en yakın Kıbrıslırum arkadaşını kaybettiğini anlatıyordu, fakat Yorgos Haralambus’un o lanetli Pazartesi günü Akropolis’te benim kollarımda öldüğünü, bugüne kadar cezasız kalan katiller tarafından öldürüldüğünü bilmiyordu.
11 Kıbrıslı Türk sınıf arkadaşımızın, Aşşa’dan 80, Dohni’den 70 ve Muratağa-Atlılar-Sandallar’dan 126 kişi gibi toplu infaza kurban gitmemiş olmasının nedeni, bence, Temmuz ayında tutuklanıp Kıbrıslıtürk esirlerin çoğunun tutulduğu Limasol’daki GSO Stadyumu’na götürülmüş olmalarıydı. Sonunda idam edilen Kıbrıslırum tutukluların çektikleri acıları anlatan düzinelerce hikaye anlatabilirim ama şu anda önemli güncel meseleler hakkında konuşmamız gerekiyor.
KŞK’ye desteğinizi düzenli olarak ifade etmek önemlidir, çünkü bu, bilgi sahibi olup da bunu paylaşmamış olanların, liderlerin delil çağrısı yaptığını duyduklarında nihayet bunları açıklamalarına yardımcı olur. Ancak daha somut bir şey var: Ölüleri toplayıp gömen Sağlık ve Mühendislik birimlerine, gömü yerlerinin bulunabilmesi için arşiv bilgilerini teslim etme talimatını verin. Peki ya Digomo’da güzelleştirilen çöp döküm sahası? Geç gelen altı tanıklığa göre, öldürülen Aşşalı savaş esirlerinin kemikleri buraya gömülmüş.........