“Kıbrıslıtürk kayıp yakınlarının acısını görmezden gelmek hem tarihsel, hem de ahlaki bakımdan akılalmaz birşeydir…” |
Avrupa Parlamentosu’nun yalnızca “1974 kayıpları anısına anıt yaptırma kararı”na tepkiler sürüyor… İki Toplumlu Kültürel Miras Teknik Komitesi Eşbaşkanı Sotos Ktoris, “Kıbrıslıtürk kayıp yakınlarının acısını görmezden gelmek hem tarihsel, hem de ahlaki bakımdan akılalmaz birşeydir” diyerek tek yanlı anıt yaptırma kararına karşı çıktı.
Sotos Ktoris, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada özetle şöyle dedi:
“Türk işgalinden ötürü kurbanların ve kayıpların acısını kabul etmek zorunlu bir eylemdir. Ancak aynı zamanda Kıbrıslıtürk kayıp yakınlarının acısını görmezden gelmek, hem tarihsel, hem de ahlaki bakımdan akılalmaz birşeydir… Burada tek bir toplumun acı çektiğini düşünmek bir sanrıdır… Acı ve ızdırabın kökleri, 1974 öncesi dönemde yatmaktadır. 1974’te dahi, tam da işgalin orta yerinde, Kıbrıslıtürkler’e karşı korkunç ve barbarca suçlar işlenmişti… İnsancıl bir konuyu politize etmek kısa vadeli, anlamsız “zaferler” getirebilir ancak bu yaranın iyileştirilmesi için yürütülen çabaları daha da karmaşık hale getirecektir…
NOT: “Biz de çok şey yaptık” demeyelim. Böyle bir şey gerçek değildir. Çünkü biz bir şey yapmadık. Başkaları yaptı bunu. Bunları yapanlar masum insanlara ve Kıbrıs’ın kendine karşı suçlar işlemişlerdir. Ne yazık ki onların nefret dolu eylemlerinin ağırlığını kendi suçumuzmuş gibi taşıyoruz…”
SOTOS KTORİS’İN PAYLAŞIMINA TEPKİLER…
Sotos Ktoris’in paylaşımının altında pek çok Kıbrıslırum da kendi tepkilerini dile getirdi… İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Mağdurları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz” Koordinatörü Hristos Efthimiu, şöyle dedi:
“Son 20 senedir Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın toplu mezarlarını kazmaya devam ederken, hala daha yarı-gerçekler oyununu oynayabileceğimizi mi sanıyoruz? Kendi tarafımızın işlemiş olduğu suçları saklayabileceğimizi mi sanıyoruz? Bizler, kayıp yakınları olarak Kıbrıslıtürk kayıp yakınlarıyla birlikte çalışarak gömü yerlerini bulmaya çalışırken biliyoruz ki aynı acıyı paylaşıyoruz ve ancka bu yolu birlikte yürürsek, bu adaya barış ve yeniden uzlaşmayı getirebileceğimizi de biliyoruz..”
Aristos Cartas ise şöyle yazdı:
“Bu yaranın tarafı yoktur… Çok yönlü ve çok boyutlu yaralardır bunlar… Buna böyle yaklaşmadığımız sürece ve inkarlarla bu durumu idare etmeye çalıştığımız sürece, o tuhaf sessizlik içselleştirilecek ve Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesi olasılığını özel biçimlerde torpillemeye devam edecektir…”
Maria Hacımihail ise şöyle dedi:
“İşte bu, milliyetçi sağcıların acıyı algılayış biçimidir! Tek taraflı ve kendi çıkarına gelecek şekilde! Bu karara etki yapabilecek olanlar, şimdi müdahale etmeli ve diğer kayıp yurttaşlarımız da bu karara dahil edilmelidir…”
Elena Papaluka ise şöyle yazdı:
“Bir anıt da devletin ölü olduğunu bildikleri (toplu bir mezara gömülmüşlerdi) kayıpların aileleri için yaptıralım, devlet bu aileleri onların kayıp olduğuna inandırmıştı. Bazı kalıntılar da ailelere geri verilmeyerek Yunanistan’a gönderilerek orada gömülmüştü, bu kayıp yakınları için de bir anıt yaptıralım…”
Sthathis Huludis ise şöyle dedi:
“İkiyüzlülük yapmaksızın önümüze temiz bir yüzle bakmak istiyorsak, her iki toplum da birbirine karşı işlediği suçları itiraf etmelidir çünkü annelerin acısı sonsuza dek aynı kalıyor…”
BİR KAYIP YAKINI: KUDRET ÖZERSAY…
Halkın Partisi Genel Başkanı ve bir kayıp yakını olan Kudret Özersay ise sosyal medyada paylaştığı açıklamasında şöyle dedi:
“1974’ten çok önce daha 1967 yılında Annemin dayısı ve iki oğlu şehit edildi, asker değil sivildiler, masumdular. 1974’te Babam, Amcam ve Dayılarım savaş suçu işlenerek şehit edildi. Cenazelerini alamadık, topluca bir çukura atıldılar 33 sene cenazelerine ulaşamadık, onlar KAYIP biz de KAYIP YAKINI olduk. Ailece nasıl bir travma yaşadığımızı ve halen yaşamakta olduğumuzu anlatmaya gerek yok sanırım. Kıbrıslırum kayıp yakınlarının da bizim gibi travmalar yaşadığını biliyorum, bu tür acıların dini, milliyeti yoktur…
Önemli olan daha 1974’e gelene kadar 1950lerin sonlarından itibaren Kıbrıslıtürklerin şehitleri ve kayıpları olduğunun; özellikle de 1963 ile 1974 arasındaki 11 yılın Kıbrıslıtürkler için BİR TOPLUMSAL TRAVMA olduğunun öncelikle Kıbrıslırumlar tarafından kabul edilmesidir. Nasıl ki 1974 Kıbrıslı Rumlar için TOPLUMSAL BİR TRAVMADIR 1974 öncesi ve bizim için öyledir.
Şahsen benim Avrupa Birliği’nden bu konuda hiç bir beklentim yoktur, ne kadar diplomasi yaparsak yapalım, tek yanlı olarak Rumların yönetimindeki Kıbrıs’ı AB’ye aldıkları........