Liyakatsizlik, Yolsuzluk ve Ötesi |
Yolsuzluk “kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılması” olarak tanımlanır. Yolsuzluk; liyakatsiz kişilerin görevleriyle ilgili konularda tek başlarına karar alma yetkileriyle donatılması ve bu yetkilerini kötüye kullanmalıdır. Dahası hesap verme mekanizmaları bulunmayan görevlerde liyakatsizlik sanılandan çok daha fazla ve daha kapsamlı olabilmektedir.
Liyakat, bir görevi başarıyla yerine getirebilme yetkinliği, bilgisi ve becerisi demek. Başka bir ifadeyle liyakatsizlik, göreve uygun bilgi, beceri ve etik değerler yerine kişisel bağlantılarla yükselme veya kaynak elde etme durumudur.
Yolsuzluk ve liyakatsizlik birbirini besler: Liyakatsiz atamalar yolsuzluğu kolaylaştırır, yolsuzluk da liyakatsiz kişilerin sistemde kalmasını sağlar.
Liyakatsiz kadrolaşma, kamu kurumlarında şeffaflık ve hesap verebilirliği zayıflatır. Bu ortamda denetim mekanizmaları etkisizleşir ve yolsuzluk daha rahat yapılır. Yolsuzluk ise liyakatli kişilerin dışlanmasına, kurumların işlevsizleşmesine ve toplumsal güvenin erozyonuna yol açar.
Liyakatsizlik, adalet ve eşitlik ilkelerini zedeler. Yolsuzluk ise etik çürümenin kurumsal biçimidir. İkisi birlikte toplumda “hak eden değil, bağlantısı olan kazanır” algısını güçlendirir, bu da genç kuşaklarda motivasyon ve güven kaybına yol açar.
Bireylerin kişisel çıkar, güç ve haz uğruna etik kuralları çiğneyerek rüşvet, kayırmacılık gibi yasa dışı eylemlere yönelmesi; bilişsel çarpıtmalar, empati eksikliği, kurumlardaki çürüme ve sistemdeki yozlaşmanın normalleşmesi gibi psikolojik mekanizmalarla açıklanır hale gelir.
Sonuç........