Bize Büyük Bir Arkeoloji Müzesi Lazım

Yurtdışında yaptığınız son tatili düşünün. Gittiğiniz şehirde siz bir turisttiniz ve şehri gezmenin yanında muhtemelen o şehrin en büyük müzesine de uğradınız.

O toplumun tarihini ve kültürünü bu müzede öğrendiniz.

Tabii, bu gittiğiniz müze muhtemelen büyük bir binaydı: Eski bir saray, bir konak, bir çarlık sarayı veya bir valilik binasıydı.

Bir zamanlar soyluların kaldığı bu odalar, o ülkenin tarihini, o ülkenin istediği şekilde anlatır aslında.

Peki, şimdi her gün Lokmacı Sınır Kapısı’ndan geçen binlerce turistten biri olduğunuzu varsaymanızı istiyorum.

Daha sınırı geçmeden Kuzey ile ilgili pek çok propagandaya maruz kalıyorsunuz:

“Kuzey askeri işgal altında bir gölgedir”

“Kuzey tekin değil, dikkatli olun” vb.

Yine de kuzeye geçiyorsunuz çünkü Selimiye Camisi kuzeyde, Bedesten kuzeyde, Samanbahçe kuzeyde ve ucuza yapabileceğiniz yeme/içme/alışveriş de hep kuzeyde.

İşte tam da bu noktada artık kuzeyin, Lokmacı Sınır Kapısı’ndan geçen turistlere bazı şeyler sunması gerekiyor. Ve bu sunulması gereken şeylerin en başında büyük bir arkeoloji müzesi vardır.

“Parayı nerde bulduk ki müze yapalım” dediğinizi duyar gibiyim. Lütfen demeyin.

Çünkü charter uçak seferlerine, fuarlara ve temsilciliklere para bulabiliyorsak eğer, ayağımızın dibine kadar gelen turistlere önce kültürümüzü, ardından toplumumuzu ve en son olarak da bizim bakış açımızdan Kıbrıs Sorununu anlatmak için bir müzeye ihtiyacımız var.

Büyük bir müze hazırlayıp öncelikle........

© Yeni Düzen