Atatürk, Bauhaus ve mimarlık

Avrupa, Birinci Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmıştır.

Şehirler darmadağınıktır. Bütün kıtada büyük bir konut ihtiyacı vardır.

O güne kadar mimarlık hep yığma yapılarla ilerliyordu. Bloklar ile yapılan bu yapılar, uzun sürede, yüksek maliyetlerle ve zahmetli bir şekilde inşa ediliyordu.

Betonarme olarak bildiğimiz, günümüzde yaygın olarak kullanılan sistem, o zamanlar sadece köprülerde ve bahçe elemanlarında kullanılıyordu.

Acil konut ihtiyacı dünyayı betonarme sisteme yönlendirdi.

Betonarme ile birlikte, modern mimari öne çıktı.

Modern mimariyi en başarılı kullanan okullardan biri de Dresden’de bulunan Bauhaus Okulu idi.

Tasarıma bütünlüklü yaklaşan bu okul, mimarinin hayatımızın tüm alanlarını tasarlamasını teşvik eden bir sanat okuluydu.

Hatta bugün kullandığımız birçok sandalyenin temelini, bu okulda bisikletinden esinlenen bir ‘mucid’ tasarladı.

Ancak okul, Adolf Hitler’in merceğindeydi.

Hitler sanatsal olarak Neo-Klasikçi’ydi.

Yani, antik çağdaki klasik mimarinin tekrar kopyalanarak uyarlanmasını savunuyordu.

Dresden’deki bu okul, doğal olarak onu rahatsız ediyordu. Bu yüzden Hitler, Bauhaus Okulu’nu kapattı.

Okul kapandığında Bauhaus Okulu’nun hocaları dünyanın dört bir yanına dağıldı.

İroniktir ki Hitler, bu akımı yok etmek isterken yanlışlıkla dünyanın dört bir yanına dağılarak güçlenmesine sebep oldu.

İşte tam da bu noktada Atatürk’ün liyakate ve bilime verdiği değer öne çıkıyor.

O zaman internet yoktu. Dünyadaki trendleri bir arama........

© Yeni Düzen