Neden bile bile yanlışlara düşeriz? Bazı şeyleri göremeyiz ya da görürüz de içimiz almadığı için yokmuşlar gibi mi davranırız? Kötülüğü göremeyiz çünkü kodlarına sahip değilizdir. Kötülük kendi içimizde olmadığı için rahat okuyamayız belki de onun işaretlerini. Öylesine yalnız ve kaybolmuşuzdur ki kuzu postu giymiş kurdu arkadaş sayarız. Masumiyet kırıntılarıyla avunan yalnız kuşlarız belki de kimi zaman. Öylesine kötülükle kuşatılmışızdır ki masum taklidiyle cezp oluruz.
Kimileri dünya nasılsa kötü diye seçmiştir belki de kötülüğü. Kötülükler çağıdır ahir zaman. Kendileri olmanın tehlikelerini görüp maskelerini takmışlardır belki de.
Öylesine kirlenmiş ki dünya temiz kalmak mümkün değil sanki. Sahtelikler arasında yürüyoruz. Bu distopya içinde benzerlerimizi arıyoruz çaresizlik içinde. Yaşama tutunma güdüsü her canlı için en temel olan. Fiziksel, duygusal varlıklarımızı sürdürmeye çalışıyoruz her şeyden önce. Ekonomik ve duygusal güvenlik uğruna atmayacağı takla yok insanlığın. Her beden yaşama tutunabilmek için bu güvencelere muhtaç. Karnı doyuyorsa, rahatı yerindeyse şefkate, başka hazlara muhtaç.
Baştan kokan balık davranış modelleri sunuyor. En büyük üç kağıtçılar, en sinsi komplocular en tepede. Kendi çıkmazı içinde debelenip duruyor her birey. Ruhlarını satabilecekleri........