Nazim Hikmet Lefkoşa’da

Geçen Çarşamba Yaşar Ersoy tarafından oyunlaştırılıp yönetilen Nazım Hikmet’in mahpusluk günlerine ilişkin Aşk İçinde Mahpushane oyununu izledim. Dünyada en iyi tanıdığın şair kimdir diye sorulsa Nazım Hikmet derim elbette. Kitaplar arasında büyümüş bir çocuktum ama Nazım Hikmet’i ne babamın kitabevinde ne de evdeki kitaplıkta keşfettim. Nazım Hikmet’in şiirleri yatağımın altındaki bir kutudaydı ve onları elime geçirdiğim zaman gece gündüz deliler gibi, büyülenerek okudum. Henüz orta okula yeni başlamıştım. Bulgaristan basımı, Abidin Dino resimli bu Nazım Hikmet külliyatının yatağımın altına yerleşmesi hikayesi şöyle: Babamın anlatısından hareketle yazıyorum. Kıbrıslı komünist sendikacı, Kostas Mişauli ile kucak kucağa ölüme giden sol kültür içindeki tüm Kıbrıslıların kalp ağrısı Derviş Ali Kavazoğlu babamı etkileyip komünist yapmaya çalışmaktadır. Babamı etkilemek kitabevine uğrayıp sohbetlerde bulunan aydın kesimi de etkilemek anlamına gelecektir. Bir gün kitabevine bisikletli bir adam gelir: “Bunu size Derviş Ali Kavazoğlu gönderdi diye büyükçe bir kutuyu tezgâhın üzerine bırakıp gider. İşte o kutu babamın değilse küçük kızının dünyaya bakışını değiştirmiştir. O kitaplarla kalmadım elbette, daha o yıllarda Nazım Hikmet ile ilgili ne bulursam okudum. Tıpkı bir aşk gibi, adının geçtiği her satır beni heyecanlandırdı. Daha o yıllarda Piraye’ye mektuplarını, Vala Nureddin’in anılarını filan okudum. Üniversite yıllarımda Kuşadası’ndaki Türkiye........

© Yeni Düzen