Altmış Günün Ardından: Devlet Dediğimiz Şey |
Hukukun yeniden hatırlandığı, kurumsallığın yeniden konuşulmaya başlandığı, “umut” kelimesinin temkinle de olsa tekrar yerini bulduğu kısa ama belirleyici bir dönem…
Sabah Lefkoşa’da, bir kahve kuyruğunda yan masadan şu cümle ilişti kulağıma. Yüksek sesle değil; sanki nazara gelmesin diye:
“Galiba yeniden devlet gibi yönetiliyoruz…”
Bu cümle bu ülkede kolay kurulmaz. Çünkü burada umut, uzun zamandır sessizce taşınan bir yük gibidir: Varlığını biliriz ama onu göstermekten çekiniriz. Hele yüksek sesle konuşursak, bozulacak sanırız.
Altmış gün geçti.
Ve yıllar sonra ilk kez insanlar birbirine şu duyguyu fısıldıyor: “Bir şeyler değişiyor.”
Sayın Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın göreve gelişinden bu yana geçen iki ay, Kuzey Kıbrıs’ın alışageldiği siyasal gürültünün dışına taşan bir tablo sundu. Ne hamaset… Ne de edilgen bir suskunluk… Onun yerine şunlar geldi:
Kuralı hatırlatan cümleler, kurumu işaret eden itirazlar, ve hepsinden önemlisi usule yaslanan bir siyasal dil.
Bu ülkede en büyük sorun yalnızca kötü yönetilmek değil aslında; daha da ağırı zaman zaman adeta yönetimsiz bırakılmamız. Kuralların kişilere göre eğilip büküldüğü, kurumların bir gecede yok sayıldığı, “oldu bitti”nin idare sayıldığı dönemlerden geçtik; hâlâ da tam çıkabilmiş değiliz.
Bir ara “devlet” dediğimiz şey sanki bir ‘WhatsApp’ mesajının sonuna konulan “tamamdır” kelimesiyle kuruluyor sanıldı. Meğer olmuyormuş.
Bugün fark tam burada beliriyor:
Erhürman’ın iki ayda hatırlattığı kavram “devlet”tir.
Ama tabelası olan bir devlet değil; kuralı, hafızası, usulü ve ciddiyeti olan bir devlet.
Siyasette altmış gün uzun bir süre değildir. Ama bazen doğru istikametin varlığı için altmış gün yeterlidir. Bu iki ayın özeti şu kadar yalın:
“Bu ülkede işler yeniden ilkelere dayanarak yürüyecek.”
Kulağa sıradan gelebilir. Ama bu ülkede en zor kurulan cümleler, genellikle en basit görünenlerdir.
Hukuk Devleti Lafla Olmaz
İlk altmış günde yapılan açıklamalara, verilen tepkilere, kullanılan dile bakıldığında ortak bir çizgi öne çıkıyor: Usul.
Bunu son haftalarda en çok kendi iş rutinimde hissettim. Bir dilekçe, bir yazışma, bir kurum kapısı… “Sonra ararız” cümlesinin yerini “Usulü nedir?”, “Yazılı gerekçe nerede?” soruları almaya başladı. Dışarıdan bakana küçük görünebilir; ama bu........