Şimdi elinizi kalbiniz üzerine koyunuz, hissediniz kalp atışlarınızı ve samimiyetle, içtenlikle, dürüstlükle yanıt veriniz.
Birisi geldi, sizi zorla evinizden çıkarttı, kaçtınız ardınıza bakmadan, neyiniz var neyiniz yok geride bıraktınız ve yuvanızdan ayrılmak zorunda kaldınız.
O eve, yeniden "misafir" olarak gider misiniz?
Bir oteliniz var, oradan dışarıya attılar sizi...
Hem de öyle hazır bulmadınız, temelini attınız, her bir tuğlası örülürken şahitlik ettiniz, hayaller kurdunuz ve gittiniz.
O otele "turist" gönderir misiniz?
İşyerinizden kovdular, zorla...
O işyerine "müşteri" taşır mısınız?
Tüm bu sorulara samimiyetle yanıt veriniz ne olur!
***
Kıbrıs sorunundan söz ediyorum elbette...
"Türk Tarafı" her daim mağduriyetten söz ediyor – ki çoğunluk haklı - ama asla diğer "mağduru" görmüyor, empati yapmıyor, hakkını teslim etmiyor, haksızlığıyla yüzleşmiyor.
Bir başkasının mağduriyetini normalleştirirken, kendi yaşadığı yokluğa karşı şikayetçi oluyor.
***
"Siyasi sorun var" diyeceksiniz!
İşte sorun tam da bu ya...
Sorunu görmezden gelmek!
Siyasi bir sorun varsa, bu sorununun varlığını kabul ediyorsanız, masaya oturur ve çözüm ararsınız.
"Ben devlet sen devlet" derseniz...
Çözümsüzlüğün çözüm olduğunu ilan ederseniz eğer...
İşte o durumda herkes kendi çözümüne yönelir.
Tutuklamalar da normal olur engellemeler de...
Anormalin normali bu!
***
Örneğin Maronitler, "Biz burada ayrı devlet kurduk" deseler.
Hatta çevre köylerdeki evleri de kuşatsalar...
O evleri işgal edenler tutuklanmayacak öyle mi?
Hatta "Maronit" köylerine turist taşımacılığı yapacağız güle oynaya, ne demezsiniz!
"Ne iyi ettiniz de buraları böldünüz" diyecekler mi sizce?
***
Tüm bunları Kıbrıs'taki onca kötülüğü onaylamak, meşrulaştırmak, normalleştirmek için yazmıyorum.
"Kıbrıs Cumhuriyeti"nin tam anlamıyla gasp edildiğini, bu devletin iki toplumlu özelliğini........