Biz batağa alıştık!

Bir zamanlar “bu ülkede rüşvet yoktur” diye övünürdük.
Hatta “pazarlık” dahi bilmezdi kimse…
Bir malın değeri neyse, o söylenirdi, o ödenirdi.
İlk Türkiye’ye gittiğimizde öğrendik pazarlık meselesini...
- "Çanta ne kadar?”
- “30 lira…”
- “Tamam, alıyorum” dediğimde…
Tam da elimi cebime atmışken... Yanımdaki Türkiyeli arkadaş ayağıma basmış, söze girmişti…- - “10 liraya verirsen alırız…”
Derken 15’e bağlamıştık işi…
Hatta sonraları dudak bükerek yürüyüp uzaklaşma numaralarını bile öğrendik, nasılsa ardından seslenecek, rakamı düşürecekti
***
Yani bizim ülkede ganimet vardı, partizanlık vardı, kayırmacılık vardı ama "pazarlık" hele hele "rüşvet” yoktu.
Bir zamanlar böyleydi…
Şimdi hem de nasıl var.
Kimi açık rüşvet, kimi üstü kapalı…
Güya “rüşvet” değil de kolaylık gibi!
Ya da bir başka iş üzerinden, sanki doğal bir ödeme…
Yolsuzluk, sistem dışı bir sapma değil; sistemin kendisi.
***
Bir grup gazeteci, önemli bir yatırımcıyla birlikte bir masa etrafında “kara para”yı konuşuyorduk.
Kara para aklama; kayıt........

© Yeni Düzen