Pazar günü aldığımız bir haberle sarsıldık: “Mamasına alkol karıştırılan bir bebek hayatını kaybetti; ayrıca 6 bebek solunum cihazına bağlandı.” İlk başta bu duruma inanamadım. Ancak olayın basında yayılmasıyla birlikte, yalan haber yapması mümkün olmayan gazetecilere ulaşmak için çabaladım. Doğru olmadığını umarak, güvenilir bilgilere ulaşmaya çalıştım.
Saatler içinde her kanaldan benzer haberler gelmeye başladı. Peki, sessizliğe gömülen kimlerdi? Bilgi vermesi gereken siyasi yöneticiler ve idareciler. Ne kadar da tuhaf değil mi? Ailelerin çığlıkları gökyüzünü inletirken, o cephede tıs yok. Bebek yahu bebek, hepsi el kadar.
Bebeklerin aileleri, ilk ağızdan bilgi alması gerekirken, olup biteni basından öğreniyorlar. Düşünsenize, haber bültenlerinde çocuğunuzun öldüğünü veya sağlık durumunun kötüleştiğini öğreniyorsunuz. Bu durumda basını mı suçlayacağız? Hayır, elbette ki hayır. Eğer bu durum, ölümden önce fark edildiyse (sonraki açıklamalardan bunu anlıyoruz), neden aileye bilgi verilmedi? Sağlık Bakanı'nın yaptığı açıklama ise tam bir fiyasko! Neden mi? Çünkü “Polis Teşkilatı uygun bulmamış” diyor.
Özellikle bir avukat olarak çok iyi biliyorum. Soruşturma titizlikle yürütülmeli; tanıklara ve delillere müdahaleyi önlemek için dikkatli olunmalıdır. Ancak bu, aileler ve hasta yakınları için geçerli değildir. Hastalar ve hasta yakınları, hastanın........