menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İRAN MİSİLLEMESİNİN MESAJLARI

9 0
15.04.2024

Japon başbakanını ağırlar, onuruna yemekler verirken ABD yönetimi kâğıttan kiraz çiçekleri ve pembe-mavi yelpazelerle süsledikleri salona memnun-mesut gelmişlerdi. Ne de olsa Asya-Pasifik, şu an için ABD’nin çuvallamadığı yegâne stratejik sahne gibi duruyordu. Oysa bu mutluluk kısa sürdü, aradan sadece 2 gün geçmişti ki İran, İsrail’i, İsrail topraklarını vurdu. Ve bugün 14 Nisan’da dünya yine ABD’nin Ortadoğu’daki stratejik başarısızlıklarını konuşuyor, “bir Çin’in Tayvan’a saldırması eksik” mealinde seslenişler havalarda uçuyor. Dolayısıyla uluslararası atmosfer birden değişti ve Ortadoğu odaklı olmaya geri döndü. Biz de farklı bir şey yapmayacağız ve bence İran-İsrail kapışmasında artık bir mihenk noktası oluşturacak 14 Nisan misilleme saldırısı ne anlama geliyordu diye bakacağız.

Saldırı nasıl algılandı?

Saldırı başladığından itibaren yapılan yorumların bir kısmı bu saldırının bir tür danışıklı dövüş olduğunu söylüyor. Zaten ABD-İran, İsrail-İran çekişmesine tiyatro oyunu diyenler de var. Eğer olayın kontrollü seyretmesi konusunda bir akıl uyuşmasından bahsediliyorsa buna katılabilirim ama onun dışında danışıklı dövüş nitelendirilmesi ile yaşananların küçümsenemeyeceğini düşünenlerdenim. İran, İsrail topraklarına saldırmaya ve İsrail’i vurmaya cesaret etti, buna kapasitesi olduğunu da gösterdi. Dolayısıyla bu yani İran misilleme saldırısı, rakiplerin doğrudan karşı karşıya kalması, kimin kime nasıl ulaşabildiğini göstermesi bakımından son derece önemli bir hadise. Ancak bu hadisenin sınırlı ve kontrollü bir doğasının olduğu da doğru. Öncelikle İran, bunu bir misilleme saldırısı, Tahran’ın Suriye’deki diplomatik temsilciliğine yönelik İsrail’in gerçekleştirdiği saldırıya karşı bir cezalandırma eylemi olarak formüle etti. Kısaca hadiseyi meşru müdafaa hakkına dayandırdı. Öncesinde bu hakkın kullanılacağını uluslararası topluma duyurdu, sürpriz bir saldırı gerçekleştirmedi. Neredeyse saldırı davul-zurna ile geldi. ABD’nin kapı önünden-kapı arkasından İran tarafından bilgilendirildiğini de öğreniyoruz. ABD dışında BM Güvenlik Konseyi daimî üyelerinin, en azından bir kısmının, İran’ın kontrollü bir misilleme saldırısı yapacağından şöyle ya da böyle haberdar olduğunu görüyoruz. İsrail’in önlem alma fırsatı olduğu, önlem aldığı ve savunma sistemlerini çalıştırdığı bir gece yaşadığını da biliyoruz. Bütün bu kontrol sonrasında doğal olarak İsrail de “fazla bir hasar oluşmadı, İran balistik füzelerini yüzde 99 önledik, bu bir zaferdir” havası oluştuğundan, işte İran güç gösterisinde bulundu, İsrail de büyük bir kayıp yaşamadı, İran-İsrail savaşı diye günlerce davul çalınan bir ortamda olay böylece geçişti gibi bir algı oluştuğu görülüyor. Bu algı ABD’nin işine geliyor, İsrail’in işine geliyor. Ortadoğu devletlerinin bu işin üzerlerine sıçramasını önlemek gibi bir derdi var, dolayısıyla oluşan bu algıyı itidal çağrısı ile güçlendirecekler. Ve İran, zaten kendini-sınırlandırma stratejisini dibine kadar uygulayan bir aktör, saldırının verdiği mesajın birileri tarafından dost-doğru alındığının farkında, yukarıdaki algıyı bozmak için konuşmak ve karikatürize videolar yayınlamak dışında bir şey yapmıyor. Bu algı, tamamen yanlış değil ama bölgedeki stratejik dengeler ve İsrail’in aldığı hasar konusunda gerçekleri de büyük ölçüde örtüyor.

Algının ötesinde gerçekler ne söylüyor?

En önemli ilk gerçek şu, İsrail’in caydırıcılığı 7 Ekim sonrasında hasar almıştı. Bu hasarı İsrail bir türlü........

© Yeni Birlik


Get it on Google Play