menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

2025 ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi ne diyor?

12 0
yesterday

İkinci Trump dönemi Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi (NSS) açıklandı ve Trump’ın sadece Beyaz Saray’da balo salonunu yenilemediği, ABD büyük stratejisini de yenilediği görüldü. Bir strateji belgesi için heyecan verici terimini kullanmak ne kadar mümkün bilmiyorum ama elimizde heyecan verici derecede olgun realist bir metin var. NSS’i kaleme alanlar Trump’ın Beyaz Saray mimarisine yaptığı eklemeler gibi (Hall of Fame: Trump’ın başkan portrelerinden oluşturduğu koridor hatırlanacaktır- Biden’ın fotoğrafı yerine otomatik imza kaleminin resmi asılmıştı mesela) Trump’ın adını kalın altın harflerle NSS’in her bölümüne nakşetmişler. NSS’de olumlu olarak iki başkanın mirası zikrediliyor: Monroe ve Hamilton.

MONROE HAMILTON TRUMP…

Her iki liderin mirasını düşünürsek NSS, bir nevi Monroecu ve Hamiltoncu mirasa, öze geri dönüş. Her iki lider ABD’yi Batı Yarımkürenin tartışmasız lider gücü haline getirmiş ve eskimiş Avrupa fikirlerine karşı farklı bir Batı olarak ABD merkezi gücünü yeniden tanımlamışlardı. NSS’de Trump’ın liderliğinin ABD büyük stratejisinin belkemiği haline getirilmesi dikkate alındığında verilen mesaj açık: ABD, kendisini büyük yapan öze, gerçek güç merkezine (ABD ekonomisi/sanayileşmesi, Amerikan değerleri ve Batı Yarımküre) geri dönüyor ve bu yeniden doğuş ancak ve ancak Trump gibi ABD adına dönüşümcü bir liderin önderliğinde gerçekleşebilir. Zaten daha başlangıçta Trump’ın ABD’yi “felaketin kıyısından” çekip aldığı zikrediliyor. NSS’i yazanlar (bu arada tabi Trump’ın imzası ile ulusa ve uluslararası kamuoyuna seslenen, yani yazarı Trump olan bir belge bu) Trump’ı “barışın başkanı” olarak tanımlıyor. 2017’de de yani Trump’ın ilk döneminde de bir NSS yayınlanmıştı. Orada rekabet ve meydan okuyucuların olduğu bir atmosferde ABD üstünlüğünün tesisi ile ilgili bir arayış vardı. 2025 belgesi bu açıdan farklı bir ruha sırtını dayıyor. Meydan okuyuculardan meydan okuyucu gibi bahsedilmiyor. ABD, zaten bir tür üstünlük noktasından konuşuyor. Mevzubahsin, rakiplerden ziyade yapı/sistem olduğunu çıkarıyoruz.

ABD sistemden en çok karı sağlayacak şekilde dönüşürken, mücadele kadar hatta ondan daha fazla barış, anlaşma ve ABD’nin kendi yolunda yaşamasından bahsediyor. Zaten en önemli ulusal çıkar beka (varlığın devamı) olarak tanımlanmış, üstünlük veya kontrol/hakimiyet değil. Trump, belgede pek çok kez “yumuşak güç” kavramına atıfta bulunuyor ve önemli olanın dünyadaki pek çok aktör için ABD’nin barış, anlaşma, ticaret, pazar konusunda “ilk tercih” haline gelmesi olduğunu söylüyor. ABD, bu yeni kendisini, sistemdeki yapısal güç unsurları içerisinde (ticaret, finans, sanayi-üretim, askeri, diplomatik, inovasyon-yatırım-teknoloji vb) güçlendirecek, öne çıkartacak dönüşümü gerçekleştirirse zaten diğer aktörlerin gözünde ticaret yapılacak; mal ve silah alınacak, ittifak kurulmak için aranacak, iş adamları, askerleri, danışmanları ağırlanacak, limanları-yolları kiralatılacak, yatırım yapılacak ve yatırımı kabul edilecek ilk adres olacağını düşünüyor. Trump, küreye değil uluslararası yapıya, oyunun kurallarına yeniden hâkim olmayı istiyor. Bu noktada NSS ilan edilmeden de Trumpizmin yanında bir açıklama olarak yer bulan cümle: “ABD güç aracılığıyla caydırıcı olacak” cümlesi daha net anlaşılır hale geliyor. Kastedilen sadece ABD’nin orada burada kaba gücünü kullanması değil, ABD’nin güçlü olduğunun görülmesi ve böylesine güçlü bir aktörle herkesin çalışmak istemesi. Belgede bu yapısal güç isteği, gayet mütevazi olarak ifade ediliyor- ki böylece kimsenin rahatsız olması, meydan........

© Yeni Birlik