Geçmiş senelere.
Oğlum, Amerika'da üniversite okuyor, Long Island da, bahçeli müstakil bir evin, üst katını kiraladık.
1 1 ve açık mutfak, küçücük bir daire.
Ev sahibi karı koca alt katta, bahçe katında oturuyorlar.
Üst katı, üniversite öğrencisi gençlere kiraya veriyorlar.
Koca 90 yaşında New York polisliğinden emekli, karısı 85 yaşında emekli.
Çocuklar çoktan evden gitmiş.
Aşk içinde karı koca yaşıyorlar.
Her gün dizlik, dirseklik, kask bisiklete biniyorlar.
Hafta sonu küçük seyahatlere gidiyorlar.
Baş başa yemekler yiyorlar, şarap içiyorlar.
Birbirlerine çok dikkatli ve dünkü aşıklar gibi davranıyorlar.
Onları izliyorum.
Yaşlarının en şahane en güzel günlerinin keyfi nedir, karı kocalık ve uzun ömür ne demek anlıyorum.
Onlar da beni izliyor.
Gencecik kadınsın, evlen, neden oğlunun peşinde telaşla yaşıyorsun diyorlar.
Bakıyoruz hep koşturuyorsun diyorlar.
O kocaman adam, kendi işlerini görsün, kendine baksın diyorlar.
Kim dinliyor tabi ki.
Dedim ki.
Dedi ki.
Hikayem başlıyor.
Ev sahibi kadına, fırın ocağının gözü iyi yanmıyor kimi çağıralım, değiştirsin diyorum.
Şurada satılıyor, alın ve oğlunuz değiştirsin çok kolay, biz böyle şeyler için kimseyi çağırmayız diyor.
Manikür pedikür yaptırmam lazım neresi var gidebilirim diyorum.
Çok güzel manikür pedikür takımları var, çok pahalı,........