Anahtar Kelimeler-26 (Memur)
Anadolu’da “devletin kulağını tutmak” diye bir tâbir vardır. “Devlette bir memurluk al da hangi memurluğu aldığın önemli değil. En küçük memurluk da olur” anlamına gelen bu tâbir, Anadolu insanının devlete nasıl baktığının göstergesidir. Devlet memuru olan kişinin alacağı maaş ve tarih garantidir. Bir gün bile sekmez. Devlet memurluğunda işten atılma, özel durumlar hâricinde, yoktur. Memur, sırtını devlete dayamıştır. Ama maaşının ne kadar olacağı konusunda devlet memurunun iradesi yoktur. Grev yapamaz. Yapsa bile göstermelik yürüyüş, slogan ve pankartlardan ileri gidemez.
Özel sektördeki kadar olmasa da her maaşlı çalışan gibi memur, özgürlüğünü elde ettiği garantiler karşılığında devlete devretmiş demektir. Kısaca devlet memuru “657’ye tâbidir”. Her şeye devletin karar verdiği, her şeyi devletin yaptığı (veya yapmadığı) bir sistemde insanların hayatlarını idâme ettirmek ve/veya iyileştirmek için baktıkları tek yer, devlettir. “Devlet kapısı” ve “devlet kuşu” diye yüceleştirme sıfatlarının bulunduğu Türkçe’de böyle tâbirlerin varlığı, devlet-vatandaş ilişkisini ortaya koyar. Zoru gören, başı sıkışan “devlet yapsın” der, çıkar işin içinden. Ya da çıktığını zanneder.
Özel sektörün ne kadar “asgarî ücret” vereceğini bile devlet tespit eder. Bu devlet-vatandaş ilişkisi içinde, her zam döneminde hayâl dolu bakışlarla ilgili bakanın iki dudağından çıkacak söze kilitlenen memur profili vardır. Devlet ile sendikalar arasında yapılan pazarlıklarda, sendikaların istediği ama devletin istemediği bir rakamın kabûl edildiğini hatırlamıyorum. İki taraf da pazarlık taktiği olarak almak istediğinin/vermek istediğinin üstünde/altında rakam ile başlar ve sonunda “devletin dediği olur”. Devlet, âdeta bir tanrıdır. Memur, her zaman muzdariptir.
Memur, dar gelirliliğinin daha da daraltıldığı bir hayat yaşamaya devam eder. Şartlar birileri tarafından ayarlanır. Memur, hep pasiftir; edilgendir. Ama ne çelişkidir ki, “özgürlük” gibi aktif, etkin........
© Yeni Birlik
