Duyguların ifrat ve tefrit hâli

Duyguların Üç Hâli

Aşk bir şeye şiddetli sevgi duymaktır. Allah’a şiddetli sevgi duymak Allah’ın hakkıdır. Ama sevgi duyulan bir beşer olursa orada durmak gerekir.

Muhabbetin de diğer kuvvelerimiz gibi üç hâlinden söz etmek mümkündür: İfrat, tefrit ve itidal. Muhabbetin ifrat hâlini; mecazî olsun, hakikî olsun, “aşk”la tanımlayabiliriz. Bediüzzaman (ra), “aşk, şiddetli bir muhabbettir”1 der.

Tefrit hâli, kalbin kin ve nefretle lebâleb doldurulmuş olmasıdır.

İtidal hâli ise, akl-ı selîmin hâkim olduğu sevgilerdir.

Hiç şüphesiz muhabbetin her üç hâli için de helâl-haram sınırı söz konusudur. Ancak itidal halinde akl-ı selîm tarafından yönlendirilmesi, diğer iki hâle nazaran daha kolaydır. İfrat hâlinde ise akl-ı selîm ve irade genelde muhabbetten geri planda kalmaya mahkûmdur. Bu, aşk-ı mecazî için de, aşk-ı hakikî için de böyledir.

Meselâ aşk-ı mecazî ile bir aşık, sevgilisinin yüzünü güneşten daha parlak görmekle akl-ı selîmden uzaklaştığı gibi; aşk-ı hakîkînin manyetik alanına girmiş olan, meselâ bir Yunus;

“Cennet, Cennet dedikleri; birkaç köşkle, birkaç hûri;

“İsteyene ver onları; bana seni gerek seni!” diyerek; aslında Cenab-ı Hakk’ın bin bir Esma-i Hüsnası ile tezyin edip tefriş buyurduğu Cennet gibi bir ikramını Cenab-ı Hakkın aşkı için hiçe saymakla, yine........

© Yeni Asya