Gurbette bir ses duyarsın, lâkin o ses ezan olmaz…

Kısa bir müddeti niyet ederek gurbete gelmiş Anadolu evlâdı, Avrupa’dan hemen döneceğini düşünmüştü. Birkaç yıllığına geldiği Batı Avrupa’daki işçi yurtlarında kalıp döneceğinden, ailelerini getirmemişlerdi, beraberlerinde… Sonra… Sonra olmamıştı. Yıllar uzayıp giderken hasret dayanılmaz hale gelmiş, bizimkiler de 1980’den sonra; ailelerini yavaş yavaş yanlarına almaya başlamışlardı. Bu defa gurbet yalnızca işçilerimizi değil, buradaki bütün yuvalarımızı vurmuştu. Bir dokunan, bin “Ya Lelyl” işitiyordu, kâse-i fağfurdan…

Küçücük bir maden şehri olan Ahlen’deki minnacık çocukların, Belediyenin salonundaki sahnede teğanni ettikleri;

Gurbette bir ses duyarsın, lâkin o ses ezan olmaz…

Gurbet garibe mekân olur amma, vatan olmaz…

manasındaki ezgilerle, dinleyicileri hıçkırıklara boğarlardı… İstikbalin kendilerine neler getireceğini bilemeyen bu masumlar, anne-babalarının yanaklarına dökülen gözyaşlarına belki de farklı duygularla bakıyorlardı.

Kırk küsur sena sonra, yine Ahlen’deyiz… Yine masum çocuklar ve yine şarkılar… Fakat bir gurbet gecesinde bir araya gelmiyoruz. Sahnede vatan ve milli duyguları coşturacak bir unsur da yok. Bu defa bir Ramazan akşamı… Şehir idaresini, kiliseleri, sivil-toplumu, siyasi partileri, okulları ve Müslüman dini cemaatleri temsil eden kalabalık bir topluluk doldurmuş, eski GONCA Gençlik ve devamı olan Ahlen Gençlik Merkezinin geniş salonunu…

Kürsüye gelen konuşmacılar artık Almanca........

© Yeni Asya