O kuvve-i maneviye-i harikayı zalim ecnebiler dört yüz seneden beri kırmaya çalışıp Birinci Dünya Savaşı ile maksatlarına ulaşmış oldular ve bir daha o haşmetli zamanlarımıza kavuşmamamız için de, ellerinden gelen bütün tedbirleri almış durumdalar. En büyük taktiklerinden biri de, bize “nemelazım” dedirtmektedir. Biz de “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz” ayeti kerimesinin emriyle o fitnenin başını parçalamalıyız. Yoksa şahsi menfaat için kabuğumuza çekilirsek , durağan su gibi fosilleşir, fitne üretiriz. Buna karşı tedbir olarak mesailerin tanzimine, muavenetin te’mini ve emniyetin te’sisine şiddetle ihtiyacımız vardır.
Âlem-i İslam’ın en müzmin dertlerinden birisi de, hiç şüphesiz ki, riyaset-i şahsiye (tek adamcılık) olup, âlem-i-İslamı ahtapot gibi bloke ederek istibdadın hâkimiyetini kurmuştur. O illetin devası da, hiç şüphesiz millet iradesine dayanan şahs-ı manevidir. Zira küllde bulunan cüz'de, cemaatte bulunan fertte bulunmaz. Onun için zındıka ve ifsat komiteleri, ferdiyetçiliği tahrik ederek, şahsı maneviyi engellemeye çalışıyorlar. Bu sebeple olsa gerek,........