Genel olarak anlattık, biraz da bugüne gelecek olursak, maalesef günümüzde de, daha önce onunla bir çeyrek asır uğraşmış iki binden fazla mahkemelerden beraatine rağmen ona inatla iftiraya ve hakarete devam edenler olabiliyor. Biz bunu iman-küfür mücadelesinin günümüzdeki versiyonu biliyor, küfrün belini kırmış ve kendine “Bediüzzaman” denmiş bir allâmenin talebeleri olarak şerefle bu yolda devam ediyoruz.
Fakat bu iftira ve hakaret kervanına, bir siyasetçi olan Muharrem İnce’nin de, Tarsus’daki konuşmasıyla katıldığını görünce hayret ettik ve üzüldük.
Evet despot zalimler, o zatı perdelemek ve maksadının aksiyle itham etmek için her türlü yola başvurmuşlardır. Mesela: Bu masum insanın iki binden fazla mahkeme beraatine rağmen, onu yirmi bir defa zehirlemişlerdir (Emirdağ Lâhikası İkinci Kısım’da on dokuzdur). 1956’ya kadar bu zehirlemeler devam ettiğinden sayı belli değildir. İlk zehirlenmesi 1923 yılında Ankara’da olmuştur ve 1956’ya kadar 21 defa olarak bilinir. Bu hainliği yapanlara Bediüzzaman “zındıka” demektedir. Fakat, onu öldürememişler ve en son, onun mezarından bile korkup mezarını sökmüşler, kendilerince kaybetmek için bir semt-i meçhule defnetmişler, hatta onu bile becerememişler. Çünkü talebeleri o cenazeyi, alıp kendisinin istediği yere tevdi etmişlerdir.
Benim bildiğim Muharrem İnce, böyle bir garaza, kine ve zulme vesile olup, meddahlık ve şakşakçılık yapacak kimse değildir.........