Kâinatın mevcut hâli, dünya ve güneş sisteminin bilinen vaziyeti, hep kaderde yazılan takdirin neticesidir. Allah nasıl istemişse öylece yaratmıştır. Onun iradesini hiçbir şey değiştiremez. Mutlak hâkimiyet Allah’a aittir.
İnsanda iki türlü kader tecellisi vardır. Biri ızdırarî ve diğeri ihtiyarî. İnsanın hangi coğrafyada doğacağı, hangi anne babadan meydan geleceği, hangi suret ve şekilde olacağı gibi cihetler hep ızdırarî kader dairesindedir. İnsanın kendi iradesi bu noktada hükümsüzdür. Bundan dolayı onlardan sorumluluğu da yoktur. İhtiyarî kader ise, insanın kendi iradesi ve tercihi ile nasıl bir hayat yaşayacağını Allah ezeli ilimi ile bilir ve bildiği için de o insanın kaderini yazar. Asıl sorumluluk gerektiren kader işte budur. Çünkü, Allah öyle yaşamasını istediği için değil, insanın kendi isteği ile nasıl bir hayat süreceğini bildiği için o kaderi yazmıştır. Sorumluluk da o insana ait olur. Bu itibarla, insan işlediği fenalık ve günahların sorumluluğunu kadere atamaz.
Duhan Suresindeki “O gece, hikmetli işler birbirinden ayrılır.” ayetini izah eden Sevgili Peygamberimizin (asm) beyanına göre “Berat Gecesinde bir sene içinde vukua gelecek olan doğumlar-ölümler, savaşlar-barışlar, rızıklar-eceller, melekler tarafından kaydedilir.” hakikati, dünya semasında yazılan ve........