Biz ücretimizi almışşız

Evet, yaptığımız ibadetler gelecekte bize verilecek mükâfatlar için değil, geçmiş nimetlerin şükrüdür denildikten sonra geçmişte verilen nimetler ise şu şekilde sıralanıyor. Mesela, Allah insanı yoklukta bırakmayıp, varlık nimetine kavuşturmuştur. Bu, nimetlerin en büyüğüdür. Yine varlık içinde cansız ve camid bırakmayıp, hayat nimetini vermiş ve ruh ihsan etmiştir. Sonra akıl ve şuur nimetini ihsan etmiş, insaniyet nimetini bahşetmiştir. Sonra da “insaniyeti kübra olan” İslamiyet nimeti ile şereflendirmiş, iman ve hidayeti lütfetmiştir. Bu sayılan bütün nimetler sabık nimetler yani geçmişte verilmiş nimetlerdir. Hepsi şükür ve ibadet isterler.

İnsanın yaptığı bütün ibadetler bu külli nimetlerin birinin dahi şükrüne yetmez ki, bunlarla cenneti kazanabilsin. Demek ki, biz ücretimizi peşin almışız. Ubudiyet gibi lezzetli, nimetli, rahatlı, hafif bir hizmetle mükellefiz. “Hizmet ve amelden sonra verilen nimetler mahza onun fazlındandır.” Bu hakikat dersiyle de, cennetin ibadetle kazanılamayacağı, o ebedî saadet diyarına ancak Allah’ın fazlı ve keremi ile girileceği harika bir........

© Yeni Asya