Káfiyeden Sâfiye’ye -2

Nurlarda bu konudaki bir diğer telmih şöyle:

“Ve mizah gazetelerinin paslı mir’atlarında üçüncü arkadaşın müşairâne vaktinde káfiye-i ‘sâ’yı bulmak için: İmreetî tâlikun selâsâ [Hanımım benden üç talakla boştur!]

“Arkadaşları demişler: Mâ zenbü’l-fakîrah [Zavallının günahı nedir?]

“Kále díku’l-káfiyeh [Dedi: Káfiye sıkıntısıdır.]

“Bu paslı, müzahref âyine içinde bunun suretini görüyoruz.” (ESDE, s. 103)

“Káfiye-i sâ” ile talâkın alâkası ne peki?

Üstad mısra atışması yapan 3 arkadaştan sadece karısını káfiye ibtilâsıyla boşayan 3. kişinin mısrâını nakletmiş. Fakat olayın sibâkını, diğer arkadaşlarının hangi lâfızlarla hangi mısraları dizip 3. kişiyi “káfiye-i sâ”ya zorladığını beyan etmemiş. Meraklılarına havâle etmiş olmalı.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri; Zuhal’in (Satürn) etrafındaki halkaların keyfiyetinden tut, istatistikçi fenninden güyâ bir kemâl almak için Amerika’daki tavukların sayısına kadar merak duygusunun lüzumsuz malûmata sarfedildiğini ifade eder. (Sözler, s. 304)

Fakat mesele Risâle-i Nur’un........

© Yeni Asya