1922 yılının aynı gününde, “Büyük Yunanistan” hayaliyle, İzmir’i ve Batı Anadolu’nun büyük bir kısmını işgal edip, halkımıza büyük zulümlerde ve taşkınlıklarda bulunan Yunanlılar’ın denize döküldüğü gündür. Mehmetçiğin imanlı gücüyle kazanılan bu “Büyük Zafer,” her yıl aynı gün “Zafer Bayramı” olarak törenlerle kutlanmaktadır.
Bu konu, bu güne kadar okullarda ve tarih ders kitaplarında hep sathi (gerçek dışı) olarak işlenegelmektedir. Bu muhteşem zaferin kazanılmasındaki biricik saik (ana sebep), “Yunanlıların galip gelmesi halinde, Kur’ân-ı Kerîm’e –haşa- hakaret edecekleri ve Kur’ân sayfalarını başka yerlerde kullanacakları” tehdidi idi. Dolayısıyla Allah (cc) için, vatan için, namus için eli silah tutan herkes cihada koşmuştur. Elbette ki, böyle büyük bir zafer, büyük törenlerle kutlanmaya değer!
Ne var ki, Allah (cc), Kur’ân, vatan, namus, istiklâl için gencecik çağda hayatlarını seve seve feda eden mübarek ecdadımız, sonraki yıllarda camilerin kapatılacağından, Kur’ân-ı Kerîm’in yasaklanacağından ve bunun gibi dinî inançlarına bir takım yasaklar getirileceği, akıllarının köşesinden bile geçmezdi! Keza, bin yıl İslâm’ın bayraktarlığını yapan kahraman milletimizin ordu mensuplarından “namaz kılıyor veya hanımının başı örtülü” diye ordudan atılmalarını hayal bile edemezlerdi. Bütün bu kötü gelişmeler, zaafı milliyete (millî bağların zayıflamasına) sebep olmuştur! Bu gün yaşadığımız bölücülük, iç ve dış buhranlar, terör belâsı, bu zaaftan kaynaklanmaktadır. Yine........