Güz mevsiminde Barla
Ziyaret, tefekkür, tezekkür ve özlem dolu hissiyatımla Barla’nın meskûn mekânlarını hatıraların izinde hayalen farklı bir anı yaşamak istiyordum. Sonbahar havası, sabah serinliği, hasret kokan toprağın üstünde, mevsimin ritmine uyan hafif rüzgâr ve kıpırdayan yaprakların hışırtısının çağrıştırdığı hüzünlü musikî… Tırmandığım yokuştan yukarılara çıktıkça, yakından uzağa her taraf kendini gösteriyor. Kurumaya yüz tutmuş gölün suları, ipekten mavi bir atlas gibi rüzgârda dalgalanıyordu…
Dağların haşmetli duruşu, zümrüt yamaçların endamı, eteklere serpiştirilmiş meyve yüklü bahçeler, ağaçlar, sıra sıra selvilerdeki kuşlar… Nereye baksan Nur deryasından bitmez, tükenmez hatıralardan esintiler sunuyor, ruhumu ısıtıyor, kalbimi okşuyordu. Attığım her adımda Bediüzzaman var aklımda. O mekânları yalnız dolaşan, tefekkürle mana kazandıran, bastığı yerleri şereflendiren, gönülleri Kur’ân nuruyla aydınlatan Asr-ı Saadet Müslümanı mübarek insan, Barla’nın yıllarca güz mevsimini uğurlamış; sarı, kırmızı, turuncu yaprakların dökülüşünü hikmetle, hüzünle seyretmiş... Denizli Şehir Oteli’nde nazenin yaprakların zikrini tefekkür ederken, sonbaharda döküleceklerini düşünüp acımış, ağlamıştı…
Sevinçlerin, hüzünlerin, hasretin,........
© Yeni Asya
visit website