Genel anlamda ifade edilen şu “Kalbe gelen ilham ve ihtarata şekil vermek benim elimde değil” tesbitinden, kalbe doğanlarda âdeta tasarruf elde değil, diye anlaşılır.
Bu metni Yirmi Sekizinci Mektub’un Yedinci Meselesi’ndeki şu tesbite dayanarak değerlendirmek gerekir:
“Elli altmış risaleler öyle bir tarzda ihsan edilmiş ki, değil benim gibi az düşünen ve zuhurata tebaiyet eden ve tetkike vakit bulamayan bir insanın, belki büyük zekâlardan mürekkep bir ehl-i tetkikin sa’y ve gayretiyle yapılmayan bir tarzda telifleri, doğrudan doğruya bir eser-i inayet olduklarını gösteriyor. Çünkü bütün bu risalelerde bütün derin hakaik, temsilât vasıtasıyla, en âmî ve ümmî olanlara kadar ders veriliyor. Hâlbuki o hakaikin çoğunu, büyük Âlimler ‘Tefhim edilmez.’ deyip, değil avama, belki havassa da bildiremiyorlar.
İşte, en uzak hakikatleri en yakın bir tarzda, en âmî bir adama ders verecek derecede, benim gibi Türkçesi az, sözleri muğlâk, çoğu anlaşılmaz ve ‘Zâhir hakikatleri dahi müşkülleştiriyor.’ diye eskiden beri iştihar bulmuş ve eski eserleri o sû-i iştiharı tasdik etmiş........