Hz. İbrahim’den Nursî ve Tolstoy’a uzanan kadim hikâye

Evet; isimlerinin değişmesiyle hakikatler değişmiyor. Bediüzzaman’ın ve Tolstoy’un hayatını ve eserlerini okuyanlar şaşırtıcı derecede benzerlikler bulabilir, dedik geçen hafta.

“İkisi de iman ve hakikat arayıcısıdır. Konu ve hikâyeler aynıdır” diyenlerin, en fazla kıyasladıkları konu “Kuyu” hikâyesi. Konu hakkında bir çok yazı yazıldı.

Çöldeki yolcu kuyuya düşer

Önce Tolstoy’un “İtiraflarım” adlı eserinden “Bir Şark hikâyesi” diye naklettiği hikâyeyi okuyalım:

“Çölde bir yolcuya vahşi bir hayvan saldırır. Seyyah, vahşî hayvandan kurtulmak için koşmaya başlar. Korkudan kendisini susuz bir kuyuya atar. Kuyunun kenarında taşlar arasından fışkıran dallara can havli ile tutunur. Tam o esnada kuyunun dibinde ağzını açmış, kendisini bekleyen dev bir ejderha görür. Kolları vücudunu taşıyamaz, yorulmaya başlar, daha fazla dayanamayıp aşağı düşeceğini anlar. O sırada siyah ve beyaz iki farenin asılı kaldığı dalı biteviye kemirdiğini fark eder. Dalın bir süre sonra kopacağını düşünür. Çaresizlik içerisinde sağa sola bakarken dalın yapraklarından damlayan bal dikkatini çeker. Dilini uzatır ve balı yalamaya başlar.”

Nasıl, hikâye size tanıdık geldi mi? Bediüzzaman’ın 8. Söz’de anlattığı hikâyenin........

© Yeni Asya