İman-Kur’an hizmetlerinin gerektirdiği manevi mesuliyetlerin farkında olanlar bu işin aslını, özünü kulak ardı etmeden, bütün gayretlerini, hamiyetlerini, mesailerini bu hizmete sarf ederler. İman-Kur’an hizmetlerine kıyasla kışır [kabuk] mesabesinde olan malayani, boş, gereksiz meşgalelerle, işlerle meşgul olanlar da istemeyerek de olsa lübbü yani işin özünü dikkate almazlar.
Kendisinin dikkate almadığı, yerine getirmediği hiçbir şeyi talebelerine de tavsiye etmemeyi prensip edinen Üstad Bediüzzaman’ın, dile getirdiği bu lüb-kışır meselesinde de numune-i imtisal olacak bir tercih ortaya koyduğunu görüyoruz.
Onun bütün ömrünü, vazifeli olduğu iman-Kur’an hizmetlerine teksif ettiğini, bu hizmetlere mani olacak, perde olacak, meşru da olsa hiçbir işe, hiçbir meseleye bakmadığını biliyoruz.
Meyve’nin Dördüncü Meselesi’nde nazarlara........