Zira, materyalist felsefe ve seküler bilim yollarında ağır yaralanan ruhu, kalbi ve beyni sağlıklı düşünce merkezlerini yorduğundan, yolunu aydınlatacak ışık kaynaklarına ihtiyacı fazlaydı, aynı zamanda yaşı bir hayli ilerlediğinden, ömür sermayesi de tükenmeden hayatının gerçek hedefine ulaşmalıydı.
Fikirlerine başvurduğu bilim adamlarından birisi de “Paul Davies, 1995 yılında Templeton ödülünü (evrenin ve insanlığın yeri ve amacı ile ilgili en derin soruları keşfetmek için bilimlerin gücünü kullanmak konusundaki çalışmalara verilen bir ödüldür) alırken yaptığı konuşmasında: “Bilim ancak bilim adamı Tanrı’yı tamamen kabul eden bir dünya görüşünü benimsediğinde, ilerleyebilir.” Davies de- vamla, “Fizik kanunlarının nereden geldiğini hiç kimse sormamaktadır, fakat en ateist bir bilim adamı bile doğada, en azından kısmen anlayabildiğimiz, kanun benzeri bir düzenin varlığını kabul eder. Fizik kanunlarının esasen var olduğunu ve bilim adamlarının yapması gereken şeyin bunları icat etmek değil, ortaya çıkarmak olduğuna inanmaktadır. Bu kanunlar kozmik bir şifre ile yazılmıştır. Fizik kanunlarının kaynağı nedir? Nasıl oluyor da elimizde hiçbir özelliği olmayan gazlara can veren, bilinci ve zekâyı yönlendiren bir kanunlar kümesi vardır?
Soruları önemlidir. Fiziksel var oluşun sun’î yapısı benim öyle ‘olduğu gibi’ kabul edemeyeceğim kadar olağanüstülükdür. Bu yapı, var oluşun derinliklerinde yatan bir anlama işaret eder. Fakat........