Türkler ve Kürtler İslam ortak paydasında buluşmalı

ARAŞTIRMA-İNCELEME: TERÖRE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI - İÇ VE DIŞ UNSURLARIN ZORLAMASI - 6
Dr. Ömer Ergün - Dicle Üniversitesi

Nitekim daha sonra Türk-Kürt toplumlarının birbirini tamamlayan topluluklar olduğunu şu şekilde belirtmiştir;

“Türkler bizim aklımız, biz de onların kuvveti; mecmuumuz [hepimiz] bir iyi insan oluruz. Hodserâne [başına buyruk hareket] yapmayacağız. Bu azmimizle başka unsurlara [diğer etnik gruplara] ders-i ibret vereceğiz...”

Burada ifade edilmek istenen Türklerin devlet kurma ve yönetme geleneklerinin olduğu, birlikte beraber yaşayan Kürtlerin de komşu ırklardan olarak Türklere en fazla yardım eden etnik yapılardan olduğu ifade edilmektedir.

Yine,“Hem de istibdat zamanında bir batman itaat etmişsek, şimdi bin batman itaat ve ittihat farzdır. Zira şimdi sırf menfaati göreceğiz. Çünkü hükümet-i meşruta [meşrutiyet hükümeti,] hakikî hükümet-i meşruadır ([meşru hükümettir]” (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 186.)

Osmanlı İmparatorluğunda kısmen aynı coğrafyalarda, kısmen komşu coğrafyalarda problemsiz ve birlikte, bir arada yaşayan Kürtler ve Türklerin, yönetim açısından daha verimli ve kendisini ifade etme açısından daha olumlu olan Cumhuriyet’te ve hele demokratik cumhuriyetlerde, ırk değil de, vatandaş eksenli bir devlet yapısında, problemlerin hem çözümü daha rahat, hem de bunları dile getirmek daha rahat olmaktadır. Eğer böyle bir düzene geçilirse, imparatorluk döneminde idareyle uyumlu olan Kürtlerin, demokratik Cumhuriyette hayli hayli olması gerektiğini Bediüzzaman ifade etmektedir.

Türklerin ve Kürtlerin İslâm dini ortak paydasında buluştuğunu ve bunun büyük bir kaynaştırıcı unsur olduğunu belirten Bediuzzaman tarihte birbiriyle savaşmadan bir arada yaşayan bu iki etnik grubun, bugün yine bu kaynaştırıcı unsur ile bir arada, huzurlu ve mutlu yaşamalarının mümkün olduğunu belirtmektedir.

DİNÎ YAŞAYIŞIN GERİLEMESİYLE BERABERLİK ZAYIFLADI

Dolayısıyla sosyolojik bir unsur olan dinin ortadan kaldırılması, birlikteliğinde zayıflamasına neden olmuştur. Gerek Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonraki uygulamalar ile Türklerin dinsizleştirilmeye çalışılması, gerekse PKK vasıtasıyla 1980’lerden sonra Kürtlerin dinsizleştirilmeye çalışılması problemi büyütmüştür. Zararını bütün vatandaşlar/devlet olarak hepimiz çekiyoruz, dolayısıyla kaynaştırıcı bir unsur olarak dinî kurumlar ve şeâirden yararlanmak gerektiği açıktır.

Bu manaya matuf olmak üzere Bediüzzaman Eskişehir Mahkemesinde yapmış olduğu savunmasında savcının, Kürtlüğünü vurgulayarak yaptığı suçlamaya verdiği cevapta, bu kaynaşmanın ve dayanışmanın nasıl sağlanabileceğinin ip uçlarını göstermektedir.

“Ben her şeyden evvel Müslümanım ve Kürdistan’da dünyaya geldim. Fakat Türklere hizmet ettim ve yüzde doksan dokuz menfaatli hizmetim Türklere olmuş ve en çok hayatım Türkler içinde geçmiş ve en sadık ve halis kardeşlerim Türklerden çıkmış. Ve İslâmiyet ordularının en kahramanı Türkler olduğundan, meslek-i Kur’âniyem cihetiyle, her milletten ziyade Türkleri sevmek ve taraftar olmak kudsî hizmetimin muktezası olduğundan, bana Kürt diyen ve kendini milliyetperver gösteren adamların bini kadar Türk milletine hizmet ettiğimi, hakikî ve civanmert bin Türk gençlerini işhad edebilirim [şahit gösterebilirim.]” (Tarihçe-i Hayat, s. 356.)

Sonuç olarak, Türkler ve Kürtler din ortak paydasında birleşebilmektedir. Ayrılığı ortaya çıkaran bir etnik unsurun ululuğunun ileri sürülmesidir. Din birleştirici, etnik yapının öne çıkarılması ise ayrıştırıcıdır. Türkler ve Kürtler açısından bu durumun bin yıldır geçerli olduğunu Said Nursî yukarıdaki ifadeleri ile anlatmaktadır.

FEDERASYON DÜŞÜNCELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Türkiye Cumhuriyeti Devleti üniter bir devlettir. İdarî yönetim biçimi olarak da tartışılmasına rağmen, merkezî bir yönetim biçimi ile yönetilmektedir. Tek bir hükümetin ve meclisin olduğu bütün ülkenin de bu hükümet ve meclis eliyle yönetildiği sistemler merkezi yönetimi ifade eder.

Devletin yönetim biçiminin merkezî olmayan eyalet/bölgelere ayrılarak yönetilmesi, iç işlerinde bağımsız dış işlerinde merkeze bağlı olan, kendi içlerinde meclislerinin ve hükümetlerinin de olduğu bir çok versiyonu olan, federe devletler de vardır. Örneklerini daha çok Avrupa’da gördüğümüz bu federe devletler hiçbir güvenlik ve birliğin bozulması endişesinin olmadığı........

© Yeni Asya