Sırtımızda taşıdığımız hileciler |
Ekonomide zor günler geçiriyoruz… Hani bazen mutfakta makarna yapayım derken tencereyi kaynatmaya çalışırsın da, ocağın kısık olduğunu sonradan fark edersin ya; işte öyle bir dönemden geçiyoruz. Bir yanda hayat pahalılığı, diğer yanda “kim daha çok dayanacak” oyunu… Ama işin ilginci şu: Ekonomi herkesi aynı şiddette sarsmıyor nedense. Bazıları şemsiyesiz yakalanmış gibi ıslanırken, bazıları hâlâ yağmurun altında yürürken karizmasını bozmuyor ve kuru kalmayı başarıyor. Nasıl oluyor derseniz, gelin berrak bir pencereden birlikte bakalım.
Ekonomik tabloya geniş açıdan bakınca elbette en kırılgan yapının hane halkı olduğu çok açık. Gelir daralıyor, gider artıyor, beklentiler bozuluyor. Şirketler ise maliyet baskısı altında olsa da en azından fiyatlama, yeniden yapılanma, yatırım erteleme gibi manevralarla nefeslenebiliyor. Devlet tarafında ise teoride “en az zorlanan” konumunda bulunması gereken bir yapı var. Çünkü parasal sıkılaşma, harcama kısıntısı, tasarruf tedbirleri ile daralmayı yönetebilme kapasitesi mevcut. Nitekim birçok kurumda bu yönde........