İş yapma sanatı

"Bir şirketin büyüklüğü, binasıyla mı ölçülür, yoksa patronu tatildeyken de işlerin aksamadan devam etmesiyle mi?" Bu soru, iş hayatımızın o bilindik ama bir o kadar da göz ardı edilen ironik gerçeğine parmak basıyor. Çoğumuzun 'kurumsal' sandığı dev yapılar, bazen bir kişinin gölgesinde kalıp, rüzgârda sallanan koca bir gemiye dönüşebiliyor.

Türkiye'den Amerika'ya, İngiltere'den Dubai'ye uzanan yatırım ve gayrimenkul dünyasındaki gözlemlerim, bana iş yapma becerisinin coğrafyadan çok daha derin bir yerde, yani güven ve ahlakın köklerinde yattığını gösterdi. Şunu samimiyetle söyleyebilirim ki; kimi zaman, sırf bu temel unsurların eksikliği yüzünden, maddi olarak cazip büyük Türk şirketleriyle çalışma tekliflerini dahi reddettim. Neden mi? Çünkü bende, o şirketin bir gemi gibi rotasında ilerleyeceğine dair güven yoktu. İşte bu, bizi kurumsallığın kalbine götürüyor.

Kurumsallık, bir şirketteki kişilere 'Bey' ya da 'Hanım' diye hitap etmekten çok daha fazlasıdır. En yalın ve çarpıcı ifadeyle; bir işin, onu yapan kişiden bağımsız olarak sürdürülebilmesidir. Tıpkı bir saat mekanizması gibi; her çarkın görevi nettir ve ana çark dursa bile sistemin momentumu bir süre devam eder.

Ne yazık ki, etrafımıza baktığımızda binlerce çalışanı olan nice yapının, sadece tek bir kişinin nefesiyle ayakta durduğunu görüyoruz. Bu yapılar, deniz ortasında sürekli yön değiştiren bir tekne gibidir; çok hareket ederler ama bir türlü yol kat edemezler.........

© Yeni Ankara