Müslümanların zihin dünyasında bir kırılma olarak beliren dünyevîleşme/dünyaya aşırı düşkünlük, çok boyutlu alanlarda tezahür etse de temelde üç ana eksende kendisini gösteriyor. Birincisi makam-mevki tutkusu, ikincisi mal-mülk ve servet tutkusu, üçüncüsü karşı cinsle ilişkilerde sınırları aşan (cinsellik) tutkusu. Dünyevîleşmeye götüren bu hal; insanı daha çok zevk, daha çok maddî haz peşinde koşmaya sürükledi ve tutkulara yönlendirdi.
Kötü olan, yanlış olan; malı, mülkü, serveti sevmek değil, mala, mülke, servete aşırı bir sevgiyle bağlanmaktır. Mal, mülk, servet edinmeyi bir tutku haline getirmedir. İnsanın çevresini göremez hale getirecek tarzda mal, mülke servete bağlanmasıdır, yanlış işler yapmasına sebep olmaktadır. “Ey iman edenler, ne mallarınız, ne de çocuklarınız sizi Allah’ı zikretmekten (O’nun emirlerinden) ‘tutkuya kaptırıp-alıkoymasın’, kim böyle yaparsa, artık onlar kayba uğrayanların ta kendileridir.” (Münafikun, 63/ 9)
Mal sevgisi, mal tutkusuna dönüşürse, Allah korkusu, âhiret hayatı unutulursa; mal, mülk, servet bütün beşeri ilişkilerin odak noktasını işgal eder. Toplumsal normlar değişir. Mal, mülk ve servetle övünme toplumsal bir standart haline gelir: “Mal, mülk ve servetle, çoklukla övünme, sizi tutkuyla oyalayıp kendinizden geçirdi.” (Tekasür, 102/1)
Mal, mülk ve servet tutkusu aşırı olunca, kişiler dünyevîleşiyor. Maddiyatın etkisinde kalyorlar, mânevî değerleri göz ardı........