Hayatımızın tamamını kuşatan sorumlulukların başında kul hakkı gelir. Kul hakkı kimsenin haksız yere malını almak, bir kimseyi maddi açıdan zarara uğratmak anlaşılır. Kul hakkı; insanların malı, mülkü gibi maddi varlıkları yanında kişilikleri, toplumdaki itibar ve saygınlıkları açısından da dikkate alınması gereken bir hak türüdür.
Bu yönüyle bakıldığında hırsızlık, rüşvet, hile, gasp gibi maddi açıdan insanları zarara uğratan kötü davranışlarla kul hakkı ihlal edilebildiği gibi insanları rencide etmek, alay etmek, zor duruma düşürmek, üzmek ve yalan, iftira, dedikodu, gıybet gibi insanları manevi yönden zarara uğratan olumsuzluklar da kul hakkına girer.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Bazınızı bazınızla imtihan edeceğiz!” (En’âm, 6/53) Evet, Yüce Allah bizi pek çok şeylerle imtihan etmektedir. İşte bu imtihanlardan biri de bazımızın bazımızla imtihan edilmesidir. Kişinin eşiyle, çocuklarıyla akrabalarıyla ve komşularıyla, tanıdıklarıyla imtihan olmaktadır. Bu imtihan içerisinde kul hakkı da vardır. Kul hakkı, ancak hak sahibi kulun bağışlaması ile ortadan kalkabilir. Bu açıdan insanlar birbirlerine zarar vermemeli, haklarına riayet etmelidir. Demek oluyor ki, insanlar birbirleriyle de imtihan oluyor; dolayısıyla çok dikkat etmeli, gereken hassasiyet gösterilmelidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadislerinde bizleri şöyle uyarıyor: “Kimse hakkı olmayan bir karış toprağı bile almasın! Eğer alırsa, kıyamet gününde Allah yedi kat yeri onun boynuna dolar.” (Müslim, Müsâkât, 141) O halde hiçbir ayrıcalığın olmadığı, haklı ve haksızın mutlaka ortaya çıkarılacağı, herkese hakkının tam olarak ödeneceği mahşer gününde mahcup olmamak için kul hakkını ihlal etmekten şiddetle sakınalım.
Herhangi bir hak ihlalinde bulunmuşsak hak sahipleriyle mutlaka helalleşelim. Unutmayalım ki, kul ve kamu haklarını ihlal edenleri, hak sahipleri bağışlamadıkça Allah Teâlâ da........