Yüce Allah dünya hayatı hakkında şöyle buyurur: “Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. (Asıl hayat, dünya hayatı değil) âhiret hayatı; işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi!”(Ankebût, 29/64) Asıl hayat dünya hayatı olsaydı, insanlar dünyaya imtihan için değil, zevk, sefa sürmek için gelseydi, dünyada yaptıklarından dolayı âhirette sorgu-sual olmasaydı, yapılan kötü işler yapanların yanına kâr kalsaydı, dünya hayatından başka âhiret hayatı, cennet-cehennem olmamış olsa idi, sorumsuzca, İslâm’a aykırı, kötü bir hayat yaşamış olması yadırganmazdı.
Ancak dünyaya Allah’a kulluk yapmak için, yani Allah’ın emrettiğini yapıp yasak ettiklerinden sakınmak için geldiğimize göre, asıl hayat dünya hayatı değil âhiret hayatı olduğuna göre, dünya yaşamına kapılıp Allah’a kulluğu bırakmak akıl kârı değildir.Bu gerçekleri iyi bilmeli, iyi anlamalı ve iyi bir şekilde gereğini yapıp Allah’a iyi bir kul olma gayreti gösterilmelidir. Bundan başka çıkar yol yoktur.
Allah Teâlâ, “O kötülükleri (günahları) işleyenler, ancak yaptıklarının cezasını görürler”(Kasas, 28/84) buyrulmaktadır. İnsanoğlu dünyada misafirdir. Bir imtihan yurdu olan şu dünya, her birimiz için belli bir zaman oyalanıp, vakti geldiğinde de bırakıp gideceğimiz bir konak yeridir.
Peygamber Efendimiz,"Ben kim, dünya kim. Dünya ile benim misâlim, bir ağacın altında gölgelenip sonra terkedip giden yolcunun misali gibidir." (Tirmizî, Zühd 44) buyurmakla, dünya hayatının geçiciliğini ve bir o kadar da kısalığını ifade ediyor.Zira insana verilen ömür, geri dönüşümü olmayan bir fırsattır. Bu fırsatı Allah’a iyi kulluk yolunda, yani iman, ibadet, güzel ahlaka, helal ve harama........