Aile mefhumu uçurumun kenarında
Türkiye’de yayınlanan doğum istatistikleri, eminim aklı başında her Türk vatandaşını endişelendirmiştir. Doğurganlığın bu denli azalması, tarihe geçecek cinstendir.
Eskiden beri dayatılan “Çok gelişmiş toplumlar az doğurur” anlayışı, görüyoruz ki zamanla Türkiye’mize de işlemiş durumda. Bu konu üzerine biraz dertleşelim ve eksiklerimizi, fazlalarımızı görelim isterim.
Doğurganlık anlamında en büyük etken kadınlar ve kadınların yaşamı olsa da burada erkeklerin rolü oldukça önemli… Kadın ve erkek yaşamı bağlamında gelin birlikte inceleyelim…
Bir ülkede değişen sosyal, ekonomik ve kültürel olgular, toplum üzerinde ciddi etkilere neden olur. Güvensiz bir ortamda aile mefhumu gelecek adına risk almaktan çok tedbir almaya yönelir. Peki biz burada aileler haksızdır diyebiliyor muyuz? Her ne kadar doğurganlığın bu denli azalması, bir ülkenin savaşa gerek duymadan nasıl yok edileceğinin bir fragmanı olsa da eldeki olguları pozitif yönde değiştiremezsek, bu yok olmanın önüne de geçemeyiz.
İnancımız gereği mukaddes değerler üzerinden baktığımızda aile kurmanın bir emir olduğunu bilsek de, kul olarak insanımızın düştüğü endişeleri konuşup çözmek de her birimizin görevidir. Belki değişen sosyolojik yapıyla ülkede inançlı insan mı kaldı diyebilirsiniz. Aile gibi mühim bir kurum şarlatanlara, magazin züppelerine, reyting uğruna manevi değerleri ayaklar altına alanlara, soytarılara kalmadı elbette…
Ancak artan bu popülasyonda aile olabilmek için mücadele eden kadın ve erkeklere de bu güveni vermek, devletin sorumluluğundadır.
Doğum oranlarının oldukça düşük olduğu Avrupa’daki bazı araştırmacıların analizlerine göre ekonomik olumsuzluklar doğum oranlarının düşmesinde büyük bir etken. Ekonomik sorunları çözmek için kadının çalışmak zorunda bırakıldığı bir sistemde........
© Yeni Akit
visit website