Birinci bölümde; sormuştuk ki, mazlumlar ve mûti olanlar (Allah’a itâat edip, nefislerine gem vuranlar) haklarını nerede alacaklar?
Zalimler ve fâsıklar (Allah’a itâat etmeyip, her türlü günâhı işleyip, helal-haram demeden arzularına göre yaşayanlar) cezalarını nerede çekecekler? Böyle bir yer var mıdır? diye sormuştuk. Sorumuza, evet vardır ve bu yer ebedi hayatın süreceği ‘AHİRET’ demiştik. İkinci bölümde HAYAT’TAN bahsetmiştik. Bu bölümde de Ahiret’in zaruri olacağının delillerine devam edeceğiz.
3a-ÖLÜM
DÖNGÜ KANUNU
Kâinat’ta bir döngü kanunu işler. Hiçbir şey durmuyor dönüyor ve tekrar ediyor. Fizik-metafizik bütün olaylar bu döngü kanununa tâbidir. Gece-gündüz, mevsimler, Dünya, Güneş, Samanyolu ve bütün Kâinat, iyilik-kötülük, zulüm-adalet, hayat-ölüm, ölüm-hayat, vs-vs… İmtihan hep bu döngü kanununa tabidir(1). Nasıl ki, ‘Güneş battıktan sonra bir daha doğmayacak, geceden sonra gündüz gelmeyecek, Kış’tan sonra Bahar’a erişilmeyecek, vs, vs’ denilemiyorsa, aynen onun gibi de, ‘hayat’tan sonra ölüm, ölümden sonra hayat gelemez’ de denemez. Bu dünya’da hayat-ölüm, ölüm-hayat döngüsünün misallerini milyarlarca, trilyonlarca defa müşahede ediyor, görüyoruz. Bir tarafta doğanlar, öbür tarafta da ölenler, bunu görüyor ve biliyoruz. Ölüp, mezara girdikten sonra, orada cesedimiz çürüyüp toprağa karışacak, ama, cesedimizin de inşa edildiği Ruh projemiz bâki kalacaktır. Mezarımıza girdikten sonra ne yok olacağız ve ne de ebede kadar orada kalmayıp, kabir gecesinden, Ahiret sabahına dirilerek uyanacağız. Akıl da, ilim de ve vicdanımız da, bunu........