Önce 29 Ekim öncesindeki durumu özetleyelim:
TBMM Başkanı olan Mustafa Kemal, Gazi Meclis’e Lozan’ı kabul ve Cumhuriyeti ilan ettiremeyeceğini anlayınca önce TBMM’yi feshettirdi, ardından kendisinin tayin ettiği adaylarla bir “tek partili seçim” yaptırdı.
Meclis yine de tam Mustafa Kemal’in istediği gibi olmamıştı. Yer yer direniyor, ve muhalefete girişiyor, hatta 23 Nisan ruhuyla bakanları ve Meclis başkan yardımcılarını kendisi belirlemek istiyordu. Başkomutanlık Kanunu’ndan itibaren adım adım Tek Adam rejimine giden yeni Türkiye’de bu engellemelere müsaade edilemezdi.
Cumhuriyet, sonradan kendisine yüklenen “faziletler”den bağımsız olarak tamamen teknik bir meseleyi halletmek için ilan edilecekti.
1923 Ekiminde 2. Meclis görevdeydi ama henüz 1924 Anayasası ortada olmadığı için hâlâ Gazi Meclis refleksiyle kendi kafasına göre iş görüyor, “ben buradayım” diyordu.
Mustafa Kemal ise Lozan’ın izin verdiği devleti kurmaya ve inkılaplar dediği tepeden inme reformları yapmaya kararlı ve bunun önündeki engelleri bertaraf etmeye hazırdı.
Sonuçta Meclis direnecek, Mustafa Kemal bütün şartları zorlayacak ve kazanacaktı.
Saltanatın kaldırıldığı 1 Kasım 1922’den Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923’e kadarki ‘fetret devri’nde siyasi durum özetle buydu.
Osmanlı Devleti ve saltanat 1 Kasım 1922’de TBMM kararıyla tarihe karışmıştı. Buna mukabil Ankara’da devleti olmayan bir TBMM hükümeti vardı. Lozan görüşmeleri bu devletsiz Meclisin delegelerince........