Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığının organizesiyle yılda sekiz bin öğrencimiz hafız oluyor. Bu yıl baktım: O hafız olan çocuklarımızın LGS başarıları düşük. Demek akademik yönden o kadar başarılı değiller.
Ayrıca Kur’an’ı ezbere bildikleri halde manasından bi haberler. Bu konuda çalışma yapılmamış. Bir de hafız öğrencilerimiz gerçek hayatta tahsil yoluyla varamadıkları hedeflerine başka alanlarda çalışarak, daha çok ticaret, hamallık, ayak işleri yaparak vermaya çalışıyorlar.. Bu da o çocukları hayattan küstürüyor.
Bunun yerine Kur’an’dan yüz veya iki yüz seçme ayet anlamı kendilerine ezberletilse ve akademik başarılarına yönelinse daha güzel olmaz mı?
Çünkü Kur’an’ın kaybolma tehlikesi yok. Böyle bir tehlike olmayınca çocuklarımızı topyekûn bilimin hafızları yapmamız gerekiyor. Çünkü İsrail terörü ile başetmenin yolu ticarette, bilimde ve siyasette başa baş, dişe diş mücadeleyi kazanmamızla mümkün.
Öte yandan, bir cemaat de var ki, çocukları küçük yaştan itibaren hafızlığın yanında emsile, bina, maksut, avamil okutmaya yani eski usul Arapça öğretmeye çalışıyorlar. Eski usul Arapça öğretiyorlar.
Arabın işine yaramayan dilbilimi, Türk çocuğuna küçük yaştan itibaren öğretip, buna da dini bir ruh katıp çocuğun akademik başarısını örselemeye gerek var mı?
Çocuk masum. O küçük yaşta babaya, anneye tabii. Onlar bunu isteyince onları kıramıyor.
Gerekçe olarak deniyor ki; Kur’an’a düzgünce mana verecekler. Peki, Türkiye’de üç yüz elliden fazla Kur’an meali var. Bunlardan bir tanesi doğru değil mi ki çocuk doğru mana verecek?
1987........