menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Balkanlarda Türkoloji Çalıştayı

15 1
19.11.2025

Balkanlarda Türkoloji Çalıştayı

AYHAN DEMİR

Dil, büyük bir imkândır. Derdimizi onunla ifade ederiz.

Dil, kuru bir dil bilgisi veya ilgisiyle izah edilebilecek bir şey değildir.

Dil, bir milletin kaderini belirleyen iki şeyden biridir. Dilini kaybeden, kendini kaybeder.

Dilimizin hayatı, milletimizin hayatıdır. Sözümüz, kültürümüz ve medeniyetimizdir. Yunus Emre, bu konudaki, açığımızı kapatmıştır. Türkçenin, Türk milletinin ve hatta Türkiye’nin başlangıcı Yunus Emre’dir. O olmasaydı, çok eksik kalırdık.

Yunus Emre, Anadolu’da Moğol istilasının ve büyük kıtlığın olduğu, zorluk ve yokluk zamanında yaşamış ve söylemiştir. Onun her sözü, her kelimesi, tarihtir, tarihimizdir.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Yunus Emre’yi şöyle anlatıyor: “Oğuz Türkçesi’nin tecrübesizliğine rağmen o ne sağlam yürüyüştür ve ne keskin hayallerle konuşur.” (Beş Şehir, Dergâh Yayınları, Sayfa 149)

İnsanın ömrü, yaşadığı günle değil, eserleri ve hizmetleri ile ölçülür. Yunus Emre’nin hizmetlerini kim unutur, inkâr eder?

Şiirimizin kıymetli isimlerinden Cemal Süreya da, “Yunus ki sütdişleri Türkçenin” diyerek, önemli bir tespitte bulunmuş, bir hakkı teslim etmiştir.

Yunus Emre, edebiyat ve fikir dünyamızın her kesimini eşit bir şekilde etkilemiştir.

Ece Ayhan’ın, şiirlerinden birinin ve toplu şiirlerinin ismi olan Yort Savul, Yunus Emre’nin “Padişahı kim bileydi kul etmese yort savul” dizesindendir.

Yunus Emre’yle ilgili müstakil bir kitap da yazan Hüsrev Hatemi’nin, müzik yazılarının yer aldığı, Kopuz ile Çeşte kitabının isim babası yine odur: “Ey kopuz ile çeşte, aslın nedir ne işte.”

Kuşkusuz, bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak........

© Yeni Akit