Seçim

Her seçim dönemi olağanüstü zamanlardır ve bu zamanlarda şehirleri müthiş bir kirlilik istila eder. Sokaklar, direkler, caddeler karşılıklı bayraklarla, afişlerle; üzeri adayların resimleriyle kaplı brandalarla, tıkış tıkış doldurulur.

Cadde üzerleri, değişik ebatlarda, onlarca parti çadırıyla dolar. Vatandaşın yürüyüş yoluna dikilmiş bu çadırların belediye kanunlarına aykırılığı ya da vatandaşın hayatını zorlaştırdığı gibi konular, çadırları kuranların çok da umurunda olmaz.

Çadırların teknolojik donanımı iktidardan muhalefete doğru değişiklik gösterir. Kimi çadırlar komple dijital ekranlarla doluyken, bazısında en teknolojik şey, arkadaki dükkandan çekilmiş üçlü prize takılı su ısıtıcısıdır.

Seçim için kurulmuş her çadırda, kulaklardan içeri bir çivi gibi saplanan bangır bangır bir müzik, aralıksız çınlar durur…

Giydirilmiş otobüsler, minibüsler sokak aralarında bile son ses müzikle dolaşırlar. Eğer bu araçlardan biriyle, bir kırmızı ışıkta yan yana denk gelirseniz, yeşili beklerken akla karayı seçersiniz. Hastanız varsa ya da hastaysanız, yandınız! Bunları şikayet edecek bir yer de yoktur. Etseniz bile seçim üstü kimse böyle bir şikayeti dikkate almaz. Söz konusu seçimse “gerisi tereffuat” olarak görülür.

Olmadık zamanda evinizin kapısı çalınır ve içi çay, kahve, şeker, fincan takımı, zikirmatik veya kimsenin okumayacağı kaliteli baskı icraat kitapçıklarıyla dolu bir torba elinize tutuşturulur.

Bütün bu çılgınlıkları organize etmek için de tam zamanlı çalışacak büyük bir insan kalabalığına ihtiyaç duyulur. Bu kalabalık, sabahtan akşama seçim çadırlarında nöbet tutar, bayrak asar, hanutçu gibi yoldan vatandaş çekmeye çalışır, sokakları ev ev dolaşıp hediye takdim eder. Bu “seçim........

© Yeni Akit