Meğer kültürel fasoncuymuşuz! |
Meğer kültürel fasoncuymuşuz!
ALİ OSMAN AYDIN
Son haftalarda defalarca yazdım: Türkiye’de diziler aynı duygunun etrafında dönüp duran, sürekli aynı melodramı ısıtıp izleyicinin önüne koyan bir döngünün içine sıkışmış durumda.
Buradaki temel sorun sadece “kötü senaryo” meselesi değil. Diziler, ilişkilere dair yanlış beklentiler oluşturan, hayatı sürekli abartılmış duygular üzerinden kurgulayan bir manipülasyon alanına dönüştü.
Sürekli kriz, sürekli acı, sürekli gözyaşı, sürekli yarım kalmışlık, sürekli ağlamaklı bir hal… Bir tür ağdalı duygular pornografisi bugün diziler.
Ben bunları yazarken, Yalı Çapkını, Ömer ve Taşacak Bu Deniz dizilerinin yapımıcısı OGM Pictures’ın kurucusu Onur Güvenatam öyle bir açıklama yaptı ki, açıkçası meselenin karanlıkta kalan yerleri aydınlandı.
Dedi ki kendisi: “Yurt dışına satamadığımız bir diziyi artık kanala satamıyoruz. Yurt dışından romantik, aşk, aile, entrika dizileri istiyorlar. Biz de onların istediğini üretiyoruz. Böyle olunca hep aynı şeyleri yapıyoruz.”
Sektörün içinden yapılan bu açıklama uzun süredir anlamlandıramadığımız şeyi açıkça dile getirmiş oldu.
Demek ki yıllardır burada konuştuğumuz, eleştirdiğimiz, “izleyicilere hep aynı şeyler izletiliyor” diyerek yakındığımız meseleler aslında bambaşka bir nedenden kaynaklanıyormuş.
Meğer biz yıllardır aslında başka coğrafyaların izleyicileri için hazırlanmış dizileri izliyormuşuz.
Meğer kültürel fasoncuymuşuz!
Meğer kendi hikayelerimizde bile figüranmışız!
Bizim toplumumuzun neye ihtiyaç duyduğu, bizim insanımızın nasıl bir hikâye görmek istediği, bizim kültürümüzün hangi duygularla beslendiği belirleyici........