Kayıp Hikâye

Doğu Batı yayınlarından çıkan, Halil İnalcık’ın çevirisini yaptığı “ABD Tarihi” isimli kitaba zaman zaman tekrar dönüyorum. Amerikan imgesinin nasıl doğduğu üzerine düşünmek ve Amerikan tipinin ne olduğunu anlamak için bu tür tarihi metinler gayet iyi birer fırsat sunuyorlar.

ABD tarihi üzerine düşünürken, zorlu yaşam koşullarının insan karakteri üzerindeki güçlü etkisini de düşünüyor insan. Bugün de zor hayatlar yaşıyoruz, kabul. Fakat bugünkü zorluk, fiziksel zorlukları içermiyor. Bugün gayri insani şartlara ayak uydurmanın psikolojik güçlükleriyle mücadele ediyoruz. Karşımızda daha çok, soyut bir güç var. Sistem denilen soyut bir gücün kalın duvarlarını aşmaya, özgürlüğün havasını solumaya çalışıyoruz.

Amerikalılar, vadiler, bozkırlar, çöller, geçit vermez dağ blokları, kanyonlar ve nehirlerle kendilerini kuşatan inanılmaz zor bir coğrafyayla mücadele etmek zorundaydılar. Toprağı ıslah etmek, ormandan ağaç kesip barınak yapmak, mülkünü yabani hayvanlardan korumak için sürekli teyakkuzda olmaları gerekiyordu.

Ayrıca koca kıtayı birbirine bağlayacak ulaşım yollarını bulmak, bu yolları işler hale getirmek, koca kıta arasında ticaret meydana getirerek şehirlerin büyümesini sağlamak, planlama, sabır ve metanet istiyordu.

Kıta yeni sakinlerinden çalışkanlık ve cesaret bekliyordu.

Amerikan Anayasası bu insan tipinin bütün arayışlarını tanıyıp güvence altına alacak şekilde yazılmıştı. Bu anayasaya göre insanların bireysel mutluluklarını aramaları, bunu savunmaları meşru bir haktı.

Hostiles (Vahşiler) adlı bir western filminden manidar bir sahne hatırlıyorum. Filmde küçük bir Amerikan askeri birliği, bir yerliyi doğduğu topraklara götürme görevi alıyorlar. Yerli reisi yolda ölüyor ve geleneğe göre öldüğü yere gömülmesi gerekiyor. Askerler, oracıkta bir mezar yeri kazıp, cenazeyi defnediyorlar.

O sırada, bir grup atlının kendilerine doğru yaklaştığını görüyorlar. Gelen kişiler, arazinin sahibi ve oğulları... Gelenler, mezarın........

© Yeni Akit