“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü…”

“ Hem akıl çağıydı, hem aptallık, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı…”

Charles Diskens, böyle başlar İki Şehrin Hikayesi kitabına…

Bir yandan yapay zeka ile beyin ameliyatı olanaklarının geliştirildiği bir çağdayız. Diğer yandan yüksek okul binalarının, camilerin, okulların, su kaynaklarının, çocukların oyun oynadığı çeşmelerin, insanların kaldığı çadır kentlerin onlarca tonluk bombalarla yok edildiği, ve bütün bunların bütün “uygar” dünya tarafından kayıtsızca izlendiği bir çağda...

Necip Fazıl, “oluklar çift, birinden nur, birinden kir” diyordu şiirinde. Çağımızın oluğundan akan korkunç kir, bütün çağı balçığıyla boğuyor.

****

3. Roma İmparatoru Caligula’nın dillere destan bir atı olduğu söylenir. Atını o kadar sever ve önersemiş ki, onlarla adamı onun hizmetine vermiş. Adı İncitatus olan atın zümrüt gerdanlıkları, pahalı örtüleri, fil dişinden yalakları varmış.

Caligula atını bazı akşamlar tıpkı bir senato üyesi gibi akşam yemeğine davet eder, onunla karşılıklı yemek yermiş.

Caligula’nın İncitatus’u bugünkü devlet başkanlığına denk bir unvan olan konsüllükle ödüllendirmek istediği bile söylenir. (Bizim 4. Murat’ın atı Kaytas da pek meşhurdu ama vezir yapılması gibi bir plan hiçbir zaman olmadı.)

Mustafa Denizli’nin kızı, Çeşme Belediye Başkanı’nın fotoğrafını görünce devlet kademesinde en yükseğe çıkmış hayvan olarak incitatus geldi aklıma.

Başkan Hanım hayvan sevgisinden olacak, başkanlık koltuğuna bir köpeği oturtmuş, arkasına kocaman bir Atatürk tablosu almış, kendisi de........

© Yeni Akit