Mürşid

Mürşid deyince etrâfında bin yıldan fazla bir bilgi, duygu, amel ve edebiyat birikimi teşekkül etmiş bir mefhumdan bahsediyoruz demektir. Âyet ve hadislerin de kaynak olarak kullanıldığı zengin bir arka plânı olduğunu söyleyebiliriz. “İrşad eden, doğru yolu gösteren” mânâsıyla daha geniş bir alana âit olsa da mürşid mefhûmunun tasavvuf-tarîkat sâhası ile âdetâ kaynaştığını söyleyebiliriz.

Yunus Emre’nin meşhûr şiirinde mürşid anlayışı toplanmış ve billurlaşmıştır:

Gel ey kardeş, Hakk’ı bulayım dersen,

Bir kâmil mürşide varmasan olmaz,

Resûl’ün cemâlin göreyim dersen,

Bir kâmil mürşide varmasan olmaz.

•••

Niceler gittiler mürşid arayı,

Arayanlar buldu derde devayı,

Bin kez okur isen aktan karayı,

Bir kâmil mürşide varmasan olmaz.

•••

Gel şimdi kardeşler gidelim bile,

Nice âşıkların bağrını dele,

Cebrâil delildir, Ahmed’e bile,

Bir kâmil mürşide varmazsan olmaz.

•••

Kadılar, mollalar cümle geldiler,

Kitapların hep bir yere koydular.

Sen bu ilmi kimden aldın dediler.

Bir kâmil mürşide varmazsan olmaz.

•••

Yunus Emre bunda mânâ var dedi,

Bir kâmil mürşide sen de var şimdi,

Hazret-i Musa’ya, Hızr’a var dedi,

Bir kâmil mürşide varmazsan olmaz.

Şiire göre mürşid, Allah’ı bulduran kişidir. Hz. Peygamber’in cemâlini görmek de ancak bir mürşid ile mümkündür. Nice insanlar mürşid aradılar ve derde devâyı mürşid arayanlar buldu. Ne kadar kitap okusan da bir mürşide bağlanmadan hakîkate erişemezsin. Mürşid-mürid........

© Yeni Akit