İşçi sınıfları kapitalizmin mezarını kazdı mı?

Yıldırım Koç yazdı…

Komünist Manifesto’nun bazı tespitleri ve önerileri günümüzde geçerli midir?

Yaklaşık 178 yıl önce yayımlanmış Komünist Manifesto’dan başka bir yapıtla tanışmamış ve pek de sorgulama alışkanlığı olmayan bir sosyalizm sempatizanı, Manifesto’yu okuduktan sonra, “işçi sınıfı kapitalizmin mezar kazıcısıdır” gibi bir görüş ileri sürebilir.

Manifesto’nun “burjuvalar ve proleterler” bölümünün son cümleleri şöyledir: “Bu nedenle burjuvazinin yarattığı, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Burjuvazinin çöküşü ve proletaryanın zaferi aynı şekilde kaçınılmazdır.” (“Sie produziert vor allem ihre eigenen Totengräber. Ihr Untergang und der Sieg des Proletariats sind gleich unvermeidlich.”)

Emperyalist ülkelerin işçi sınıfları, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kapitalizmin mezar kazıcıları değil, emperyalizmin ve kapitalizmin payandalarıdır, destekçileridir, işbirlikçileridir. Bunun tek istisnası, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yaşanan ciddi yoksullaşma dönemleridir.

Bu durumu anlamak için tarihteki bir örneğe gitmekte yarar var.

Antik Roma’yı 40 yıldan fazla bir süre yöneten Augustus’un 2000 yıl önceki uygulamaları, bir ülkenin ezilenlerinin nasıl ezenlerin ortağına dönüştürülebildiğinin belki ilk örneğidir. Kapitalizmin mezar kazıcıları aynı yöntemle emperyalizme ve kapitalizme hizmet eden bir sınıfa dönüştürülmüştür. Bunun ideolojik alandaki yansıması ise çağımızın sosyal demokrasisidir.

2000 yıl önce Roma İmparatorluğu’nda patrisyen (asil) aileler ülke ekonomisinde ve yönetiminde belirleyici güce sahipti. Ayrıca küçük üretici köylülerden oluşan “pleb”ler vardı. Bunların dışında mülk sahibi olmayan özgür Romalılara da “proletarii” deniyordu. Günümüzde kullanılan proletarya sözcüğünün kaynağı bu kavramdır. M.Ö. 1. yüzyılda Roma’nın özgür yurttaşlarının nüfusu 3,3 milyonken, kölelerin sayısı 2 milyona ulaşmıştı.

Roma hakim sınıfları, fethedilen yeni topraklara yoksul plebleri ve proleterleri yerleştirerek onların Roma’da karışıklık çıkarmasını engelliyordu.

Ancak genişleme durunca iç sorunlar artmaya başladı. Özellikle M.Ö.73 yılında başlayan ünlü Spartaküs ayaklanması Roma’yı sarstı.

Julius Sezar M.Ö. 44 yılında öldürüldü. Vasiyeti, kızkardeşinin torunu olan Gaius Octavius’un onun yerine geçmesiydi. Bir ara dönemin ardından Octavius tek başına iktidara geçti, Roma İmparatorluğu’nu kurdu, Augustus adını aldı, “Roma Barışı”nı (Pax Romana) sağladı ve ülkeyi M.Ö.27-M.S.14 yılları arasında 41 yıl yönetti.

Roma........

© Veryansın TV